105- ODALAR | HUCURÂT (Kitap
Sırası-49)
Şefkatle
merhamet eden Allah’ın adıyla.
1. Ey iman edenler!
Allah’ın ve Peygamberinin önüne geçmeyin. Allah’a karşı gelmekten sakının.
Şüphesiz, Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
2. Ey iman edenler!
Seslerinizi, Peygamber’in sesinin üstüne yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız
gibi, Peygamber’e yüksek sesle bağırmayın, yoksa siz farkına varmadan
işledikleriniz boşa gider.
Not.1 Beni
Temim kabilesinden bir heyet Muhammed’e gelir. O sırada Ebubekir’le Ömer de
Muhammed’in yanındalar. Bunlar, Muhammed’in
huzurunda tartışmaya, birbirlerine kırıcı sözler söylemeye başlarlar. Bu sırada bu ayet oluşturulur: Kaynak: Arif Tekin Bilinmeyen Yönleriyle Hz. Muhammed'in Ölümü, (pdf-s.62); İslami Kaynaklar: Arif Tekin’in
kitabında.
Not.2 Kimileri, Muhammed huzurunda Ebu Bekir’le Ömer
arasında bir tartışma olmuş, seslerini normalin üstüne çıkarıp yüksek sesle
konuşmuşlar diyorlar, kimileri başka isimler öne sürüp bu tartışmalardan dolayı bu ayet inmiştir diyorlar.
İsimler o kadar önemli değil; önemli olan olaydır. Bu basit olaya karşı yine inandığı
Allah’ını küçük düşürmek suretiyle o insanlara karşı kullanıyor.
bkz.
Arif Tekin, Sümerlerden İslam’a Kutsal
Kitaplar ve Dinler, (pdf-s.178).
3. Allah’ın
elçisinin huzurunda seslerini kısanlar, Allah’ın, gönüllerini takvâ (Allah’a
karşı gelmekten sakınma) konusunda sınadığı kimselerdir. Onlar için bir
bağışlanma ve büyük bir mükâfat vardır.
Not.1 Hucurat 2’de tartışan kişilerin Muhammed’e karşı seslerini kısmaları isteniyor.
bkz.
Arif Tekin, Sümerlerden İslam’a Kutsal
Kitaplar ve Dinler, (pdf-s.178).
4. (Ey Muhammed!)
Odaların arkasından sana bağıranların çoğu aklı ermeyen kimselerdir.1
Not.1 Bu
ayette anlatılan olayın yaşandığı zaman, Medine döneminin 9. yılı. Özeti şu:
a) Mekke’nin fethinden sonra bölge
kabileleri Muhammed ve taraftarlarına karşı koyamayacaklarını görünce, gruplar
halinde Muhammed’e gelip Müslüman
olduklarını söylüyorlar. Bu zaten Nasr
suresinde anlatılıyor.
b) Bu arada Temimoğulları’ndan
70-80 kişilik bir grup öğlen vakti Muhammed’in
de içinde bulunduğu hanımlarına ait odaların yanına varıyorlar ve “Ey Muhammed bize çık!” diye
bağırıyorlar.
c) Muhammed o sırada hanımlarından
birinin odasında uyurken onların seslerinden uyanınca çok
öfkeleniyor. Bir daha kimse onu rahatsız
etmesin diye o anda Cebrail’in bu ayeti getirdiğini söylüyor.
d) Muhammed’in, İslamiyet’i kabul etmeye yeni gelen, kendileriyle henüz
tanışmadığı o safirler/ masum insanlar hakkında, “Çoğu akılsızlar” gibi
ifadeler oluşturup Kuran’a yazması; tanrısını, uykusunun kaçırılması
veya belki de hanımlarıyla sevişirken istirahatının bozulması
yüzünden kullanması, bana göre Allah’ına
karşı yaptığı en büyük hakarettir.
e) Kim bilir belki az önce sözünü
ettiğim Zeynep gecesindeki gibi hanımlarıyla yatarken istirahatı bozulduğu için
bu sert açıklamalarda bulunmuş. Manzaradan
zaten bu anlaşılıyor.
f) Yoksa İslamiyeti kabul etmekten
başka hiçbir kötü niyetleri olmayan bu insanlara karşı ne kızması, ne de bu basit konuda kendi tanrısını küçük düşürmesi
gerekir. Zaten çoğu tefsirlerde, “O
sırada Muhammed bir hanımının odasında yatıyordu” ifadesi vardır.
bkz.
Arif Tekin, Sümerlerden İslam’a Kutsal
Kitaplar ve Dinler, (pdf-s.173).
5. Onlar, sen
yanlarına çıkıncaya kadar sabretselerdi, elbette kendileri için daha iyi
olurdu. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
Not.1 Hucurat 4’te sözü edilen Temimoğulları için sabretselerdi daha
iyi olurdu deniyor.
bkz.
Arif Tekin, Sümerlerden İslam’a Kutsal
Kitaplar ve Dinler, (pdf-s.178).
6. Ey iman edenler!
Size bir fasık bir haber getirirse, bilmeyerek bir topluluğa zarar verip
yaptığınıza pişman olmamak için o haberin doğruluğunu araştırın.
Not.1 Velit b. Ukbe halife Osman’ın
kardeşiydi.
Anneleri bir, babaları
ayrıydı. Velit’in babası Ukbe, Bedir harbinde sağ olarak ele geçirilmiş ve Hz. Muhammed’in talimatıyla öldürülmüştü.
a) Beni Mustalık kabilesi Müslüman olunca (tabi ki kılıç zoruyla), Hz.
Muhammed onlara, “Ben adamımı gönderirim, zekâtınızı/verginizi ona teslim edersiniz” diyor. Günü gelince Hz. Muhammed Velit b. Ukbe’yi bu işle görevlendiriyor. Ancak adam yarı yoldan geri dönüyor. Bunun
nedeni de korku! Çünkü daha önce bu kabile ile Velit b. Ukbe arasında husumet
var, onun için gitmeye cesaret edemiyor.
b) Bu arada Hz. Muhammed, “Ne
yaptın?”
diye sorunca o “Ben gittim, meğer onlar
tekrardan İslamiyet’ten dönmüşler. Kendimi zor kurtardım; yoksa beni de
öldüreceklerdi. Üstelik zekât da vermeyeceklerini söylediler” diyor.
Bunun üzerine Hz. Muhammed onlara karşı savaş hazırlığı yapıyor.
c) Diğer taraftan Hz. Muhammed’in
elçisi, belirlenen zamanda gitmeyince, Beni
Mustalık tarafında da bir evham başlıyor ve liderleri olan ve aynı
zamanda Hz. Muhammed’in eşlerinden Cüveyriye’nin de babası olan kişi
Medine’ye gelip durumu öğrenmek istiyor. Olayı duyunca “Yalandır, biz zekâtımızı topladık, hazır; ancak memur
bekliyorduk; fakat bize herhangi biri uğramadı” diyor. Bunun üzerine Hz. Muhammed konuyu araştırıyor ve sonuçta elçisi Velit b. Ukbe’nin onlara uğramadığı ortaya çıkıyor.
d) Bu olay üzerine Hz. Muhammed’e Hucurat suresinin altıncı ayeti
indiriliyor.
Tüm önemli tefsirlerde bu
ayette sözü edilen fasık/ kötü
insandan maksat, bu olaydan dolayı Velit
b. Ukbe’dir diye yazıyor.
Ek
not.1: İşte halife Osman kendi halifeliğinde, en başta Hz. Muhammed’in sevmediği,
hakkında fasıktır/kötü insandır diye ayet indirdiği bir insana, Velit’e, önemli bir konuda (halkı
yönetmede) görev veriyor.
Ek
not.2: Bu adam öylesine içki içerdi ki,
bir gün kendisi cemaate sabah namazını
kıldırırken, 4 rekât kıldırıyor (ki
sabah namazı iki rekâttır) ve namaz
içinde cemaate dönüp “daha fazla
kıldırayım mı?” diyecek kadar sarhoş oluyor.
Hatta bir savaşta Velit içki içerken birileri “ceza verelim” diyor, birileri de “savaş var uğraşamayız” diyor. Bu arada Velit “Haram da olsa, size rağmen ben içerim” diyor.
bkz.
Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an
(Kur'an'ın Kökeni -2), (pdf-s.173-174).
7. Bilin ki,
aranızda Allah’ın elçisi bulunmaktadır. Eğer o, birçok işlerde size uysaydı,
sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allah, size imanı sevdirmiş ve onu gönüllerinize
güzel göstermiş; inkârı, fasıklığı ve (İslâm’ın emirlerine) karşı çıkmayı da
çirkin göstermiştir. İşte bunlar doğru yolda olanların ta kendileridir.
8. Allah, kendi
katından bir lütuf ve nimet olarak böyle yaptı. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm
ve hikmet sahibidir
9. Eğer
inananlardan iki grup birbirleriyle savaşırlarsa aralarını düzeltin. Eğer biri
ötekine karşı haddi aşarsa, Allah’ın buyruğuna dönünceye kadar haddi aşan
tarafa karşı savaşın. Eğer (Allah’ın emrine) dönerse, artık aralarını adaletle
düzeltin ve (onlara) adaletli davranın. Çünkü Allah, adaletli davrananları
sever.
10. Mü’minler ancak
kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten
sakının ki size merhamet edilsin.
11. Ey iman edenler!
Bir topluluk bir diğerini alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha
iyidirler. Kadınlar da diğer kadınları alaya almasın. Belki onlar kendilerinden
daha iyidirler. Birbirinizi karalamayın, birbirinizi (kötü) lakaplarla
çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü bir namdır! Kim de tövbe etmezse,
işte onlar zâlimlerin ta kendileridir.
12. Ey iman edenler!
Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin
kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın.
Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan
tiksindiniz! Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul
edendir, çok merhamet edendir.
13. Ey insanlar!
Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi
tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli
olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla
bilendir, hakkıyla haberdar olandır.
14. Bedevîler “İman
ettik” dediler. De ki: “İman etmediniz. (Öyle ise, “iman ettik” demeyin.)
“Fakat boyun eğdik” deyin.2 Henüz iman kalplerinize girmedi. Eğer
Allah’a ve Peygamberine itaat ederseniz, yaptıklarınızdan hiçbir şeyi
eksiltmez. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”
15. İman edenler
ancak, Allah’a ve Peygamberine inanan, sonra şüpheye düşmeyen, Allah yolunda
mallarıyla ve canlarıyla cihad edenlerdir. İşte onlar doğru kimselerin ta
kendileridir.
16. (Ey Muhammed!) De
ki: “Siz Allah’a dininizi mi öğretiyorsunuz? Oysa Allah, göklerdeki ve yerdeki
her şeyi bilir. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.”
17. Müslüman
olmalarını bir lütufta bulunmuş gibi sana hatırlatıyorlar. De ki: “Müslüman
olmanızı bir lütuf gibi bana hatırlatıp durmayın. Tam tersine eğer doğru
kimselerseniz sizi imana erdirmesinden dolayı Allah size lütufta bulunmuş
oluyor.”
18. Şüphesiz Allah,
göklerin ve yerin gaybını bilir. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir.
DİPNOTLAR (Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Dipnotları)
1. Uyeyne İbn Husâyn ve
Akra’ İbn Hâbis, Temimoğulları’ndan yetmiş kişilik bir heyetle birlikte Hz.
Peygamber’in istirahatta bulunduğu bir öğle vaktinde odaların arkasına gelerek,
“Ey Muhammed! Yanımıza gel” diye seslenmişlerdi. Âyette onların bu kaba
davranışı kınanmaktadır.
2. Bu cümle, “Fakat
İslâm’a girdik, deyin” şeklinde de tercüme edilebilir.
TAHRÎM | HARAM KILMAK
KAYNAK KİTAPLARIN LİNKLERİ
1. Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni 2. Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın Kökeni -2) 3. Arif Tekin, Sümerlerden İslam'a Kutsal Kitaplar ve Dinler 4. Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Hz. Muhammed'in Ölümü 5. Muazzez İlmiye Çığ, Kuran, İncil ve Tevrat’ın Sumerdeki Kökeni |