SON
NOTLAR
(MS 2016; HS
1437)
Not.1 Muhammed bir sözünde “İnsanlar 100 deve gibidir; bunlardan birine
binmek istersin; ama uysal birini seçemezsin/hepsi insanı yere
düşürecek tipten” demiş. (Tecrid-i Sarih,
Diyanet tercümesi. Hadis no: 2040.)
Hani bir zamanlar Aziz Nesin’in “Türk toplumunun yüzde şu kadarı aptaldır” dediği gibi (tabi ki ben
insanları bundan tenzih ederim; benim
için önemli olan sistemdir; masum insanlara diyecek sözüm yoktur), Muhammed de insanları deveye
benzetmiş ve istediği şekilde yönlendirmiştir.
Hele toplum da 14 asır
önceki toplum olunca onları etkilemek daha da kolay olmuştur.
bkz.
Arif Tekin, Sümerlerden İslam'a Kutsal
Kitaplar ve Dinler (pdf-s.184)
Not.2 Kur’an’ın Allah’ı Şura
23. ayette Muhammed’e hitaben, “De
ki, ben sizden yakınlıkta sevgiden başka bir şey istemiyorum” diyor.
Muhammed daha ne istesin! Kadın desen düzinelerce, ganimet
desen tüm yetki onun. Kendisi şöyle dursun; yakın akrabasına bile bu
ganimetlerden pay vermek için kendi Kur’an’ında
yer açıyor.
Özetle; özelde
Zeynep’i ele geçirebilme, genelde diğer hanımlarını kontrol altında
tutabilme konusunda inandığı
tanrısını kullanan, yine “köpek,
eşek, hayvan, soysuz, alçak/dölü tükenmiş, nesepsiz...”
gibi sözleri, inandığı Allah’ına mal
ederek, Kuran’ında yazan, “içinizde Muhammed varken ben sizi nasıl
cezalandırayım” diyerek, Allah’ı
adına çok sığ bir ifade kullanan; cehennemde Allah’a göre suçlu olan
insanlara takılan 70 arşın zincirin varlığından söz edip bunları Allah sözü olarak öne süren, insanların cemaatlerde
nasıl oturacakları konusunda yine
inandığı Allah’ı kullanan, İslamiyeti kabul
etmeğe yeni gelmiş insanlara karşı kızınca, Allah’ın o insanlar için ayet gönderip “Aklı ermezler” dediğini söyleyen, kendisiyle konuşmak isteyenleri tanrı emri olarak vergiye bağlayan,
yine amcası Ebu Leheb ve onun hanımı hakkında Tebbet suresini indirerek inandığı Allah’ına karşı hakaretlerde bulunan ve
kitabın başından beri izahına çalıştığım inanılmaz
konuları Kur’an’ında yazarak Allah’ına mal eden
bir Muhammed için kalkıp
“Tanrıya inanıyordu” demek; ya bilgisizlikten kaynaklanıyor, ya da herhangi bir çıkar
nedeniyle ortaya atılıyor.
Sonuç: Bana
göre İsa ile İbrahim yararlı
devrimcilerdir, inandıkları
Allah’larını insanların lehine kullanmışlardır.
Ancak Musa ile Muhammed için aynı
şeyleri söylemek doğru değildir. Bunlar, inandıkları Allah’larını tam tersine toplumun aleyhine;
ama kendi çıkarları doğrultusunda kullanmışlardır.
Muhammed’le Musa’nın, Allah’ı
kendi çıkarları doğrultusunda kullandıklarına dair örnek vermeme gerek
yok. Çünkü kitap baştan sona kadar
bunlarla ilgiliydi. Zaten Kur’an’la
Tevrat iç içe, Kur’an Tevrat’ın bir biçimiyle özetidir.
bkz. Arif Tekin, Sümerlerden İslam’a Kutsal Kitaplar ve
Dinler, (pdf-s.194-195).
Not.3 HZ. İBRAHİM & HZ.İSA - HZ.MUHAMMED
a) Kur’an’da
diyor ki, İbrahim peygamber kendi oğlunu
Allah rızası için (kurban niyetiyle)
kesmek istemiş; hatta onu yere sererek bıçağı eline alıp kesmek
üzereyken, Allah cennetten bir koç gönderip “oğlunu kesme; bu hayvanı kes” demiş. (Saffat
101-107)
b) Bu konu hakkında bugüne kadar
hep vaz’u nasihatlerde şu söyleniyordu: “Biz nerde din iman nerde! Baksana
İbrahim peygamber kendi oğlunu bile Allah rızası için kesmek istemiş, ne kadar
dindar, Allah’a bağlıymış...” gibi gerçeğinden
saptırılarak duygusal ve hep zararlı bir mecraya çekilmiş.
c) Bana göre hadise şudur:
İbrahim peygamber döneminde insan, tanrı için kurban edilirdi. İbrahim bu cinayetleri önlemek için
bir formül bulmak istemiş; ancak eğer burada işi Allah’a havale
etmeseydi, “Allah cennetten koç
gönderdi, artık böyle yapmayın” demeseydi kimse buna inanmazdı. Yani; İbrahim’in bu efsanesinde kendi oğluyla bir danışıklı döğüşü söz konusudur.
d) İbrahim, Muhammed’den yaklaşık 2 bin beş yüz yıl önce bunu tanrı adına
yaptığı halde; yine millet, Allah adına insanları kurban etmeğe devam
ediyordu.
Nitekim Muhammed’in babası
Abdullah da, nerdeyse Muhammed’in dedesi Abdulmuttalib tarafından (Allah rızası için) kesilip
kurban edilecekti...
e) Sadece Tevrat ve Kur’an’ı
temel alsak bile, ben bu bilgilerden
Hz. İbrahim’de de Hz. İsa gibi insanların çıkarlarına
olan bir düşüncenin var olduğunu görüyorum.
f) İsa’da ise, (zaman faktörünün de avantajından olsa gerek) daha farklı-filozofik bir
düşünce görüyorum. İsa’nın babasız dünyaya geldiği konusuna girmek
istemiyorum. Beni ilgilendiren, onun
hayatla ilgili yanıdır. Ancak İncil’deki şu bilgiyi de göz ardı etmemek
lâzım: İsa’nın annesi Meryem, daha önce Yusuf adında biriyle nişanlanmıştı
(Matta incili, 1/16; Luka incili, 3/23).
g) Bana göre eğer tanrı olağanüstü
bir şekilde bir insanı yaratmak istiyorsa, o zaman kadından değil; erkekten
yapsa biraz daha garip gelebilir; kadınsa böyle değildir! Bir kere sormak
lâzım; acaba neden ta İsa’ya kadar
kutsal dinlere göre insanın tanrılaştırılması olayı yoktu da İsa ile ortaya çıktı? Bu
soruya verilen yanıt çok önemlidir.
h) İnananlar, İbrahim’in,
oğlunu kesmeye teşebbüsünü nasıl yanlış bir şekilde değerlendirmişlerse
-ki hala da aynı anlayış sürüyor-, İsa için de, “Maşallah İsa Allah’ın oğludur, ne büyük bir insandır...” gibi,
inananlar arasında varılan bu değerlendirme, İsa’nın gerçek kimliğini yansıtmıyor.
Ben İsa’da Hallac-ı Mansur’un,
“Ene’l Hak” felsefesini görüyorum. Kur’an ve İncil’de
bunu teyit eden çok somut örnekler vardır. İsa katında en kutsal olanı insandır. Mesela;
Örnek.1: Hasta
olan birini, cumartesi günü tedavi ediyor. Yahudilikte cumartesi günü iş
yapmak yasak olduğundan dolayı, Yahudiler ona itiraz ediyorlar. Hz. İsa onlara, “Siz çarpıtıyorsunuz! Cumartesi günü insan içindir; insan cumartesi
günü için değildir” diyor ve “İnsan, aynı zamanda cumartesinin rabbidir” deyip, iddiası
konusunda çok açık bir ipucu veriyor. (Markos,
2/23-28; Luka, 6/2–5)
Örnek.2: Yine bir gün kendisinden, “Bir bayan
önce bir erkekle evlenmiş; daha sonra erkek ölünce bu sefer onun kardeşlerinden
biriyle evlenmiş. Sırayla evlendiği 7 kardeşin hepsi de ölmüş. Acaba dul kalan
bu kadın kıyamet günü hangi kardeşe düşecek?” diye soru sormuşlar. İsa yine onlara “Siz çarpıtıyorsunuz! Bu kadın kıyamet günü evlenmeyip gökte
melekler gibi yaşayacak. Şunu bilin ki, Allah yaşayanların rabbidir; ölülerin
değildir” yanıtını vermiştir.( Matta, 22/23–33; Markos,12/18–27
ve Luka, 20/ 27–38)
Sonuç: Ben
bundan, İsa’nın tanrıya inanmadığını
kastetmiyorum. Gayem, adı geçen
dini liderlerden kimin
mukaddesatını toplum yararına, kimin de kendi şahsi yararına kullandığını belirtmektir.
bkz.
Arif Tekin, Sümerlerden İslam’a Kutsal
Kitaplar ve Dinler, (pdf-s.195-196).
Son Not Umarım çok yakın
zamanda eski mitolojilerin devamı olan bu dinleri hayatımızdan çekip atarız,
yazılı belgelerini de müzelere alır, sistemimizi kendimiz kurarız.
İşte o zaman görev (yönetim
erki) asıl sahibine devredilmiş olur.
bkz.
Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın Kökeni -2),
(pdf-s.345).
İnsanca bir yaşam dileğiyle ...
KAYNAK KİTAPLARIN LİNKLERİ
1. Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni 2. Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın Kökeni -2) 3. Arif Tekin, Sümerlerden İslam'a Kutsal Kitaplar ve Dinler 4. Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Hz. Muhammed'in Ölümü 5. Muazzez İlmiye Çığ, Kuran, İncil ve Tevrat’ın Sumerdeki Kökeni |