57- TANRI ELÇİSİ LOKMÂN
HİKÂYESİ | LOKMÂN (Kitap
Sırası-31)
Şefkatle
merhamet eden Allah’ın adıyla.
1. Elif Lâm Mîm.1
Not.1 Bu
not için bkz. Kalem 52: Kur’an’da Anlamsız
Kelimeler (“Elif Lam Mim”, “usulcacık çekenlere” vb).
Konu: ŞAİR ÜMEYYE B. EBİ SAİT:
Sure başlarında kullanılan anlamları olmayan bu gibi işaretler ve yabancı
kelimeler, o
dönemin şairlerinden ünlü Ümeyye B. Ebi Sait’in
şiirlerinde sıkça
uyguladığı bir taktiktir.
(BU
KONU KALEM SURESİ’NİN SONUNDA -52. ayetten sonra- GENİŞ KAPSAMLI
İŞLENMEKTEDİR)
2-3. Bunlar, hikmet
dolu Kitab’ın; iyilik yapanlara bir hidayet ve rahmet olarak indirilmiş
âyetleridir.
4. Onlar; namazı
dosdoğru kılan, zekâtı veren kimselerdir. Onlar ahirete de kesin olarak
inanırlar.
5. İşte onlar,
Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve işte onlar kurtuluşa erenlerin ta
kendileridir.
6. İnsanlardan
öylesi vardır ki, bilgisizce Allah yolundan saptırmak ve o yolu eğlenceye almak
için, eğlencelik asılsız ve faydasız sözleri satın alır. İşte onlar için
aşağılayıcı bir azap vardır.
7. Ona âyetlerimiz
okunduğu zaman; onları hiç işitmemiş gibi, kulağında bir ağırlık var da
büyüklenerek arkasını döner. Ona, elem dolu bir azabı müjdele.2
8-9. Şüphesiz, iman
edip salih amel işleyenler için içlerinde ebedî kalacakları Naîm cennetleri
vardır. Allah, (bu konuda) gerçek bir vaadde bulunmuştur. O, mutlak güç
sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
10. Allah, gökleri
görebileceğiniz direkler olmaksızın yarattı. Yeryüzüne de, sizi sarsmasın diye
sabit dağlar yerleştirdi ve orada her türlü canlıyı yaydı. Gökten de yağmur
indirip orada her türden güzel ve faydalı bitki bitirdik.
Not.1 ŞAİR KUSS BİN SAİDE: Lokman 10, Nahl 15, Enbiya 31, Nebe 7: Bu ayetlerde geçen “dünyanın sallanmaması için dağların kazık
görevini yaptığı” teması şair Kuss
bin Saide’den alınmıştır. Bu tema aslen
Tevrat’tan alınmadır, şair Ümeyye
b. Ebi Sait’in şiirlerinde de işlenmiştir.
Bunu bizzat Hz. Muhammed kendisi anlatıyor: “Bir gün ben onu Ukaz panayırında gördüm,
kırmızı bir deve üzerindeydi ve halka hitaben çok hararetli, ilginç bir konuşma
yaptı. Onun o günkü konuşmasını hiç unutamıyorum.” diyor ve bu cümle dahil
diğer konuşmalarını anlatıyor.
Bu cümleler daha sonra ayet olarak kullanılmıştır.
Bu şair miladi 600’de vefat ederken henüz Muhammed peygamberlik iddiasında bulunmamıştı; bundan on yıl sonra peygamber oluyor. Kuss, konuşmasının başında,
giden bir daha gelmiyor, yaratılması gereken de sürekli yaratılıyor. Gidenler
halinden memnunlar mı ki sesleri çıkmıyor veya unutuldular mı bilemiyorum, diyor.
Kuss’un, gökte haber var, yerde ibret
var sözünden sonra, Muhammed onun bazı önemli açıklamalarını o gelen heyete
anlatıyor.
Kuss
Hıristiyan’dı;
ancak arayışlar içindeydi, yeni bir
din peşindeydi. Daha doğrusu “ben
peygamberim, bana vahiy geldi” demeye hazırlanıyordu. Ancak yaşlıydı ömrü buna yetmedi.
Demek ki o zaman ben peygamberim fikri bir kültür gibiydi.
Bunu iyi yürüten, başaran kendini ilan ederdi. Müseyleme ve Tuleyha
gibileri de o dönem peygamberliğini
ilan edenler arasındaydı.
Bu şairden alınan diğer cümleler ve şiirlerinden benzer alıntılar
için...
...bkz.
Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an
(Kur'an'ın Kökeni -2), (pdf-s.46-50).
11. İşte Allah’ın
yarattıkları! Haydi, Allah’ı bırakıp da taptıklarınızın yarattığını bana
gösterin! Hayır, zalimler açık bir sapıklık içindedirler.
12. Andolsun, biz
Lokmân’a “Allah’a şükret” diye hikmet verdik. Kim şükrederse, ancak kendisi
için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse, bilsin ki Allah her bakımdan
sınırsız zengindir, övülmeye lâyıktır.
13. Hani Lokmân,
oğluna öğüt vererek şöyle demişti: “Yavrum! Allah’a ortak koşma! Çünkü ortak
koşmak elbette büyük bir zulümdür.”
14. İnsana da, anne
babasına iyi davranmasını emrettik. Annesi, onu her gün biraz daha güçsüz
düşerek karnında taşımıştır. Onun sütten kesilmesi de iki yıl içinde olur.3
(İşte onun için) insana şöyle emrettik: “Bana ve anne babana şükret. Dönüş
banadır.”
15. “Eğer, hakkında
hiçbir bilgi sahibi olmadığın bir şeyi bana ortak koşman için seninle
uğraşırlarsa, onlara itaat etme. Fakat dünyada onlarla iyi geçin. Bana
yönelenlerin yoluna uy. Sonra dönüşünüz ancak banadır. Ben de size yapmakta
olduğunuz şeyleri haber vereceğim.”
16. (Lokmân,
öğütlerine şöyle devam etti:) “Yavrum! Şüphesiz yapılan iş bir hardal tanesi
ağırlığında olsa ve bir kayanın içinde, yahut göklerde ya da yerin içinde bile
olsa, Allah onu çıkarır getirir. Çünkü Allah, en gizli şeyleri bilendir, (her
şeyden) hakkıyla haberdar olandır.”
17. “Yavrum! Namazı
dosdoğru kıl. İyiliği emret. Kötülükten alıkoy. Başına gelen musibetlere karşı
sabırlı ol. Çünkü bunlar kesin olarak emredilmiş işlerdendir.”
18. “Küçümseyerek
surat asıp insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünkü
Allah, hiçbir kibirleneni, övüngeni sevmez.”
19. “Yürüyüşünde
tabiî ol. Sesini alçalt. Çünkü seslerin en çirkini, şüphesiz eşeklerin
sesidir!”
20. Göklerde, yerde
ne varsa hepsini Allah’ın sizin hizmetinize verdiğini ve açıkça yahut gizlice
üzerinizdeki nimetlerini tamamladığını görmediniz mi? Yine de insanlar
arasında, hiçbir bilgisi, yol göstericisi ve aydınlatıcı bir kitabı olmadan
Allah hakkında tartışıp duranlar vardır.
21. Kendilerine,
“Allah’ın indirdiğine uyun” denildiği zaman, “Hayır, biz babalarımızı üzerinde
bulduğumuz şeye uyarız” derler. Şeytan, kendilerini cehennem azabına çağırıyor
olsa da mı?
22. Kim iyilik
yaparak kendini Allah’a teslim ederse, şüphesiz en sağlam kulpa tutunmuştur.
İşlerin sonu ancak Allah’a varır.
23. Kim inkâr ederse,
onun inkârı seni üzmesin. Onların dönüşleri ancak bizedir. Biz de onlara
yaptıklarını haber veririz. Allah, göğüslerin içindekini (kalplerde olanı)
hakkıyla bilendir.
24. Biz, onları
(dünyada) biraz yararlandırırız. Sonra da onları ağır bir azaba sürükleriz.
25. Andolsun, eğer
onlara, “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorsan, mutlaka “Allah” derler. De
ki: “Hamd, Allah’a mahsustur.” Fakat onların çoğu bilmezler.
Not.1 Allah
kendisi hakkında (Kuran’ın diğer surelerinde anlatılanlar hariç) sadece Şuara suresinde sekiz (8) ayrı yerde
(9, 68,104, 122, 140, 159, 175, 191) “şüphesiz
ki senin Rabbin aziz ve Rahimdir” diyor. Ayrıca “‘göklerle yeri kim yarattı’ diye sorarsan, onlar, ‘Allah’ diyecekler”
cümlesini aşırı derecede
tekrarlamıştır (Lokman 25, Zümer 38, Zuhruf 9, 87, Ankebut 61). Rahatlıkla
diyebilirim ki, Kuran’da en çok tekrarlanan ayetler tanrının varlığıyla ilgilidir. Buradan sanki tanrının kendi varlığından kuşkusu
olduğu imajı ortaya çıkıyor.
bkz. Arif Tekin, Sümerlerden İslam’a Kutsal Kitaplar ve
Dinler, (pdf-s.138-139)
26. Göklerde ve yerde
ne varsa Allah’ındır. Şüphesiz Allah, her bakımdan sınırsız zengin olandır,
övülmeye lâyık olandır.
27. Eğer yeryüzündeki
ağaçlar kalem, deniz de mürekkep olsa, arkasından yedi deniz daha ona katılsa,
Allah’ın sözleri (yazmakla) yine de tükenmez. Şüphesiz Allah mutlak güç
sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Not.1 Burada “7 deniz”
denmiş. Gerek İslam’da ve gerekse Tevrat’la Sümer mitolojisinde ortak
olarak kullanılan 7 (yedi) rakamı dikkat
çekicidir. Sümerlerde 7 kapı, 7 tanrısal yasa, 7 dağ aşmak, 7 cehennem
kapısı, 7 ağaç... gibi terimler sıkça kullanılıyordu. Bu inanç da çok tanrılı Sumer Uygarlığından
kaynaklanmaktadır.
bkz. Arif Tekin, Sümerlerden İslam’a Kutsal Kitaplar ve
Dinler, (pdf-s.55-56).
28. (Ey insanlar!)
Sizin yaratılmanız ve öldükten sonra tekrar diriltilmeniz, ancak bir tek insanı
yaratmak ve diriltmek gibidir. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla
görendir.
29. Görmedin mi ki,
Allah, geceyi gündüzün içine ve gündüzü de gecenin içine sokuyor. Güneşi ve ayı
da koyduğu kanunlara boyun eğdirmiştir. Her biri (kendi yörüngesinde) belli bir
zamana kadar akar gider. Şüphesiz Allah, işlediklerinizden hakkıyla haberdardır.
30. Bu böyledir.
Çünkü Allah hakkın ta kendisidir, onu bırakıp da taptıkları ise batıldır.
Şüphesiz Allah yücedir, büyüktür.
31. Görmedin mi ki,
gemiler Allah’ın nimetiyle denizde akıp gitmektedir. Allah, bunu âyetlerinden
bir kısmını size göstermek için yapmaktadır. Şüphesiz ki bunda hakkıyla
sabreden, hakkıyla şükreden herkes için ibretler vardır.
32. Onları, (denizde)
bir dalga gölgelikler gibi kapladığında, dini Allah’a has kılarak O’na
yalvarırlar. Allah, onları kurtarıp karaya çıkarınca, onlardan bir kısmı orta
yolu tutar. Bizim âyetlerimizi ise ancak son derece kaypak, son derece nankör
olanlar inkâr eder.
33. Ey insanlar!
Rabbinize karşı gelmekten sakının. Hiçbir babanın çocuğuna hiçbir yarar
sağlayamayacağı, hiçbir çocuğun da babasına hiçbir yarar sağlayamayacağı günden
korkun! Şüphesiz Allah’ın va’di gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın.
O aldatıcı şeytan da Allah hakkında sizi aldatmasın.
34. Kıyametin ne
zaman kopacağı bilgisi şüphesiz yalnızca Allah katındadır. O, yağmuru indirir,
rahimlerdekini bilir. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Hiç kimse nerede
öleceğini de bilemez. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, (her şeyden) hakkıyla
haberdar olandır.
DİPNOTLAR (Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Dipnotları)
1. Bu harflerle ilgili
olarak Bakara sûresinin ilk âyetinin dipnotuna bakınız.
2. Tefsir kaynaklarında
belirtildiğine göre, 6. ve 7. âyetler, müşriklerden Nadr b. Hâris hakkında
inmiştir. Nadr, ticaret amacıyla Hîre’ye gittiğinde Acem masalları içeren
kitaplar satın alır ve döndüğünde Mekkelilere, “Muhammed, size Âd ve Semûd
hikâyeleri anlatıyor, ben de Fars ve Bizans hikâyeleri anlatacağım” der ve
getirdiklerini okur, böylece insanları Kur’an dinlemekten alıkoymaya çalışırdı.
3. Çocuğun süt emme
müddetiyle ilgili olarak ayrıca bakınız: Bakara sûresi, âyet, 233.
SEBE' | SEBA KABİLESİ (ya da BÖLGESİ)
KAYNAK KİTAPLARIN LİNKLERİ
1. Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni 2. Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın Kökeni -2) 3. Arif Tekin, Sümerlerden İslam'a Kutsal Kitaplar ve Dinler 4. Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Hz. Muhammed'in Ölümü 5. Muazzez İlmiye Çığ, Kuran, İncil ve Tevrat’ın Sumerdeki Kökeni |