ANA SAYFA AÇIKLAMALAR SURELER AYETLER İÇİNDEKİLER MEKKE DÖNEMİ NOTLAR HİCRET NOTLAR MEDİNE DÖNEMİ NOTLAR HZ. MUHAMMED’İN ÖLÜMÜ HZ. MUHAMMED’DEN SONRA SON NOTLAR




            19- FİL ORDUSU | FÎL (Kitap Sırası-105)


SURE AÇIKLAMASI (Diyanet İşleri Başkanlığı)
Mekke döneminde inmiştir. 5 âyettir. Sûre, fillerle donanmış ordusuyla Kâ’be’yi yıkmaya gelen Ebrehe’nin helâk edilişinden bahsettiği için bu adı almıştır.

            Şefkatle merhamet eden Allah’ın adıyla.

1.         Rabbinin, fil sahiplerine ne yaptığını görmedin mi?

2.         Onların tuzaklarını boşa çıkarmadı mı?

3-5.      Üzerlerine balçıktan pişirilmiş taşlar atan sürü sürü kuşlar gönderdi. Nihayet onları yenilmiş ekin yaprakları hâline getirdi.

Not.1         Kalem 10, 13, 16, Müddessir 19-20, Tebbet 1, Maun 4, Fil 5, Humeze 1, Kamer 20, 31, Araf 175-176, Yasin 8, Furkan 44, En’am 39, Sebe 33, Mutaffifin 1, Rad 6, Dehr 4, Enfal 12-13, A. İmran 152, Cuma 5, Muhammed 12: Allah, Kuran’daki olup bitenlere inanmayan insanlara sadece hayvanlar tabirini kullanmamış; daha ağır terimler de kullanmıştır.

a)               “...ancak hayvanlar gibiler. Hatta daha beterler” (Furkan 44)

b)               “...onların durumu, ciltler dolusu kitap yükletilen eşeğin durumuna benzer” (Cuma 5)

c)               Daha beteri tanrının insana köpek demesi: “Onun durumu köpeğin haline benzer...” (Araf 175-176)

d)               Yine Allah, Ebu Leheb hakkında, “Elleri kurusun” (Tebbet 1), önceki peygamberlerin kavimlerine verdiği cezalardan söz ederken Burnunu kıracağız/ burnunu yere sürteceğiz” (Kalem 16), Ad kavmine verdiği ceza konusunda da “Dibinden kopmuş hurma kütüğü gibi yoluverdiler” (Kamer 20) Semud kavminin cezasıyla ilgili, “Ağılcı çırpısı gibi döküldüler” (Kamer 31), Ebabil  kuşlarının hışmına uğrayan Ebrehe ve ordusu için “Yenik ekin gibi yaptı” (Fil 5), inanmayanlar için “Hayvan gibi yayıp içerler” (Muhammed 12), “Vay şu insanların haline!” (Mutaffifin 1, Humeze 1 vb), “Ayetlerimi yalanlayanlar sağır, dilsizler ve karanlık içindeler” (En’am 39) gibi ifadeler kullanmıştır.

e)               Kalem 10’da  Allah beğenmediği insan hakkında, “Mehin” diyor  ki bu kelime hor, alçak, dölü tutmaz erkek hayvan, dar görüşlü insan anlamlarına gelir. Yine aynı surenin bir başka ayetinde (Kalem 13) insana “Zenim” diyor  ki soysuz, nesebi bellisiz kişi anlamına gelir.

f)                Bazı ayetlerde de Kur’an, ahrette bazı insanların boğazına köpek tasması gibi demir geçirileceğini yazıyor (Kalem 16, Müddessir 19-20, Tebbet 1, Maun 4, Fil 5, Hümeze 1, Kamer 20, 31, Yasin 8, Sebe 33, Mutaffifin 1, Rad 6, Dehr 4).

g)               Allah ayrıca Uhud harbiyle ilgili: “Allah’ın izniyle siz düşmanlarınızı kesip doğruyordunuz” (A. İmran 152), Bedir harbiyle ilgili, “Biz Allah olarak düşmanın kalbine korku bırakacağız, siz onların boyunlarının üstüne vurun, parmaklarını doğrayın (Enfal 12-13) gibi akıl almaz sözler sarfediyor!

Özetle;      Demek ki Tevrat ve Kuran’da anlatılan efsanelere inanmayan insanlar, insanlık adına ne kadar yararlı şeyler de icat etse yine kutsal dinlerin Allah’ı katında hayvanlardan beterler; hatta eşekten farkları yoktur. Bu ifadeler kâinatın yaratıcısı olduğuna inanılan bir tanrıya isnat edilemez!

                   bkz. Arif Tekin, Sümerlerden İslam’a Kutsal Kitaplar ve Dinler, (pdf-s.160-161 ve 147).

Not.2         Bu surede anlatılmak istenen vak’a şudur:

a)               Muhammed henüz doğmadan yaklaşık 50 gün önce Habeş emiri Ebrehe, insanlar Mekke’deki Kâbe’yi değil de kendininkini tavaf etsinler diye San’a’da “Kulleys” adında bir mabed yaptırıyor. Bunu hazmedemeyen bir Mekkeli, gidip o mabede işeyerek/ tuvalet olarak kullanarak büyük hakaretlerde bulunuyor. Ebrehe bunu duyunca çok kızıyor ve Mekke’deki Kâbe’nin yıkımına karar veriyor. Yanına aldığı birçok savaş filleriyle birlikte (ki bunlara Mamut filleri deniliyordu) muazzam bir orduyla Mekke’ye doğru yola çıkıyor. En son Mekke’den (yaklaşık)17 km. uzaklıkta bulunan “Mugammes” adındaki yere gelince, Allah Fil suresinde belirtildiği gibi kuşlar gönderip (her ne kuşsa) onlar, gagalarındaki nohut, mercimek veya fındık büyüklüğündeki taşlarla Ebrehe ve ordusunu perişan bir biçimde öldürmüş oluyor.

b)               Ne yazık ki, 15 asırdır İslam düşünürleri bu efsaneye inanmış ve sanki böylesine akıl dışı bir hadise gerçekleşmiş diye büyük bir mucize olarak değerlendirip bu gibi olaylarda akıl, mantık... aranmaz demişlerdir. “Allah bir şeye ‘ol’ dedi mi hemen oluverir” gibi ayetleri de (Yasin 82. ayeti vb) kanıt olarak göstermişlerdir.

c)               Ebrehe olayı olmadan önce Ka’be’de 100’lerce put vardı, insanlar da onlara tapıyordu. Peki, neden Allah bunu seyretti-bunlara karışmadı da Ebrehe Kâbe’yi yıkmağa kalkışınca onun başına bu felaketi getirdi?

d)               Fahrettin er-Razi “Put olayında çiğnenmiş olan Allah’ın hukukuydu; Ebrehe olayında ise insan hukuku söz konusudur. Dolayısıyla Allah, kendi hakkına değil kul hakkına önem verdiğinden böyle yapmıştır” diyor ve kendince tatminkâr bir yanıt veriyor. 

e)               Hâlbuki tam da tersine Kur’an’ın birkaç yerinde, “Allah, kendisine karşı şirk koşanlar/puta tapanlar... dışındakileri affeder; ancak bunları affetmez” ayetleri vardır (Nisa 48, 116 vb). Fahrettin er-Razi’nin savunması inandırıcı olamaz.

f)                Abduh’un getirdiği farklı yorum şu: “Ebabil kuşlarının gagalarında kızamık, çiçek ve kızıl gibi hastalıkların mikroplarını taşıyan, çamurdan yapılmış taşlar varmış da onlar bu taşları atarken, değil ki taşların şiddetiyle; belki de o mikroplar yüzünden Ebrehe ve ordusu hezimete uğramıştır” diyor. Bir kere Fil suresinde böyle bir işaret yoktur, tamamıyla uydurma bir yorumdur. Kaldı ki, bu fil suresinde olup bitenler böyle bir yorumla da atlatılamaz

                   bkz. Arif Tekin, Sümerlerden İslam’a Kutsal Kitaplar ve Dinler, (pdf-s.164-165).

Not.3         Diyelim bu konuda Abduh gibilerin yorumunu kabul ettik ve ayetteki ebabil kuşları efsanesinin eleştirisinden vazgeçtik; peki ya Kur’an’da geçen Firavun ve kavminin suda batması (Yunus 90-92, Şuara 63-66), kavminden bazılarının tanrı tarafından yıldırımla cezalandırılması (Bakara 55…, Nisa 153), Şuayp peygamberin kavminin tanrı tarafından korkunç bir gömültü ile helak edilmesi (Hud 94), Salih peygamberin kavminin yıldırımla yok edilmesi (Zariyat 44…, Fussilet 17, Hud 67, Neml 45…), Ad kavminin tanrı tarafından  dondurucu rüzgârla helak edilmesi (Fussilet 13-14), yine Kur’an’da Allah, Lut peygamberi dinlemeyen insanlara -tıpkı Fil sahiplerine yaptığı gibi- taş yağdırırken, “Onlara atılan taşlar Allah tarafından numaralandırılmıştı: Hangi taşın hangi adama, onun neresine vurulacağı bile belirlenmişti” şeklinde net ayetler vardır. Bu ifade, Kur’an’ın 2 yerinde geçiyor (Hud 83, Zariyat 34).

                   Burada İslamî kesimden şunu sormak lazım: Diyelim İslama inanmayan güçlü devletler kalkıp Ebrehe gibi bugün Kâbe’yi yıkmak isterlerse ve mademki Kur’an’ın Allah’ı katında Kâbe de o kadar önemliyse, acaba kendisi -Fil vak’asında yaptığı gibi- onları kuşlarla veya başka bir yöntemle yok eder mi!                                   bkz. Arif Tekin, Sümerlerden İslam’a Kutsal Kitaplar ve Dinler, (pdf-s.166).

Not.4         Fil 1, İsra 1:

a)               İsra 1’de çevresini mübarek kıldığımız o ‘Mescid-i Aksa’” şeklinde somut bir ifade ile belirtildiği gibi Mescid-i Aksa Allah katında öylesine önemlidir ki, Muhammed göklere çıkınca, ta Mekke’den bir gecede oraya uğrar, aynı gecede göklere çıkar.

b)               Yine buna ek olarak, Maide 82’de  Allah bizzat yemin ederek özetle, “Andolsun ki Yahudiler, müminlerin azılı düşmanlarıdır...” diyor. Yine Kur’an’ın Allah’ı Maide 64’teBiz Yahudiler arasına kıyamete kadar sürecek kin ve düşmanlık bıraktık” deyip onlar hakkında farklı bir olumsuzluktan söz ediyor.

c)               Şunu söylemeye çalışıyorum: Mademki Mescid-i Aksa Kur’an’ın Allah’ı katında o kadar önemlidir ve mademki Yahudiler de Kur’an’a göre müminlerin azılı düşmanlarıdır ve mademki Mescid-i Aksa’nın bugünkü işgali de Kur’an’a aykırıdır; o halde Kur’an’ın Allah’ı onları çoktan yok etmeliydi! Evet, Kuran’daki bilgilere göre Allah çoktan yok etmeliydi!

d)               Acaba Allah katında Kâbe’nin işgali, bugün sömürülen, nükleer silahla, teknolojinin bütün araç gereçleriyle öldürülen/yok edilen mazlum insanlardan daha mı önemliydi ki, Kâbe için Ebabil kuşları gönderdi (Fil Suresi) de bugünkü vahşete-mezalime... gelince seyirci kalıyor?

e)               Anlaşılan, eğer bugün de peygamberlik formülü olsaydı Kur’an’ın Allah’ı, her gün meydana gelen tabiat olaylarını kendi kitaplarında işler, bununla insanları korkuturdu.

                   bkz. Arif Tekin, Sümerlerden İslam’a Kutsal Kitaplar ve Dinler, (pdf-s.166-167).

Not.5         İslamiyet yayıldıktan sonra hâlâ Kâbe içinde birçok şekil (re­sim, heykel) vardı. Hatta Hz. İsa ile Meryem’in resimle­ri de vardı ve bir ara Hz. Muhammed Şeybe adında­ki kişiye, Hepsini kır-boz; ancak Hz. İsa ile Meryem’in resimle­rine dokunma!diyor. Hz. Muhammed henüz peygamber­lik iddiasında bulunmadan önce Kâbe’nin içinde 360 put vardı. Yukarıdaki ayette Tanrı Ebrehe’nin Kâbe’ye zarar vermesine izin vermiyor.  İyi de Kâbe tarih boyunca hep değişik batıl inançların merkezi haline gelmiş, Tanrı buna niye seyirci kalmış. Niye Ebrehe’ye karşı sert davranılmış; ancak bunlara göz yumulmuş?

                   bkz. Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın Kökeni -2), (pdf-s.17-18).

Not.6         APAÇIK ARAPÇA” KUR’AN’DA YABANCI KELİMELER:

                   Meryem 97, Taha 113, Şuara 193-195, 198-199, Yusuf 2, En’am 92, Zümer 28, Fussilet 3, 44, Şura 7, Zuhruf 2-3, Duhan 58, Ahkaf 12, Nahl 103, İbrahim 4, Rad 37: Bu ayetlerde (16 yerde) Kur’an;

                   Biz Kur’an’ı iyice anlayasınız diye apaçık Arapça indirdik” diyor. Bir yerde;

                   Arapça bilmeyene indirseydik, yine inanmazdı” diyor! (Şuara 198-199). Bir yerde;

                   Kur’an’ı bir insan öğretiyor’ dediklerini biliyoruz, o kimsenin dili yabancıdır” diyor (Nahl 103).

Oysa;        bu ayetlerin (Fil 4, Hud 82, Hicr 74) Arapçasında geçen;

                   SİCCİLkelimesi Arapça değildir.

                   Farsça’dır, “taş ve kil/çamur” anlamına gelir. Ayette “balçıktan pişi­rilmiş taşlar” kastedilmiştir (Arapça karşılığı bulunmasına rağmen başka dilden alınmıştır. Çünkü kaynak o dilde anlatılan/yazılan hikâyedir).

                   bkz. Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın Kökeni -2), (pdf-s.280).



Sonraki sure
FELÂK | SABAH AYDINLIĞI




KAYNAK KİTAPLARIN LİNKLERİ

1.      Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni

2.      Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın Kökeni -2)

3.      Arif Tekin, Sümerlerden İslam'a Kutsal Kitaplar ve Dinler

4.      Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Hz. Muhammed'in Ölümü

5.      Muazzez İlmiye Çığ, Kuran, İncil ve Tevrat’ın Sumerdeki Kökeni





SURELER (NÜZUL SIRASI)

Free Web Hosting