ANA SAYFA AÇIKLAMALAR SURELER AYETLER İÇİNDEKİLER MEKKE DÖNEMİ NOTLAR HİCRET NOTLAR MEDİNE DÖNEMİ NOTLAR HZ. MUHAMMED’İN ÖLÜMÜ HZ. MUHAMMED’DEN SONRA SON NOTLAR




            48- KARINCA | NEML (Kitap Sırası-27)


SURE AÇIKLAMASI (Diyanet İşleri Başkanlığı)
Mekke döneminde inmiştir. 93 âyettir. Sûre, adını 18. âyette yer alan “en-Neml” kelimesinden almaktadır. Neml, karınca demektir. Sûrede başlıca, Süleyman peygamber ve Sebe’ melikesi, Belkıs kıssası ile Salih ve Lût peygamberler konu edilmekte, ayrıca mü’minlerin kurtuluşa ereceği, İslâm karşıtlarının kötü akıbetleri, öldükten sonra dirilmek ve kıyamet dile getirilmektedir.

            Şefkatle merhamet eden Allah’ın adıyla.

1.         Tâ-Sîn.1 Bunlar Kur’an’ın, apaçık bir kitabın âyetleridir.

Not.1         Bu not için bkz. Kalem 52: Kur’an’da  Anlamsız Kelimeler (Elif Lam Mim”, “usulcacık çekenlere” vb).

Konu:         ŞAİR ÜMEYYE B. EBİ SAİT: Sure başlarında kullanılan anlamları olmayan bu gibi işaretler ve yabancı kelimeler, o dönemin şairlerinden ünlü Ümeyye B. Ebi Sait’in şiirlerinde sıkça uyguladığı bir taktiktir.

                   (BU KONU KALEM SURESİ’NİN SONUNDA -52. ayetten sonra- GENİŞ KAPSAMLI İŞLENMEKTEDİR)

2-3.      Kur’an, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve ahirete de kesin olarak inanan mü’minler için bir hidayet rehberi ve bir müjdedir.

4.         Şüphesiz, ahiret hayatına inanmayanların işlerini biz kendilerine güzel göstermişizdir de o yüzden bocalayıp dururlar.

5.         Onlar, azabın en kötüsü kendilerine has olan kimselerdir. Onlar ahirette en çok ziyana uğrayanlardır.

6.         Şüphesiz bu Kur’an sana, hüküm ve hikmet sahibi, hakkıyla bilen Allah tarafından verilmektedir.

7.         Hani Mûsâ, ailesine, “Ben bir ateş gördüm, ondan size bir haber, yahut ısınasınız diye bir kor ateş getireceğim” demişti.2

Not.1         Araf 103-145, 148-156, 159-169, 171, Taha 9-98, Şuara 9-68, Neml 7-14, Kasas 3-48, Yunus 75-93, Hud 96-99, İbrahim 5-8, Enbiya 45-49, Naziat 15-26, Bakara (49-108, 136, 246 vb çoğu ayetler):

                   Bu ayetlerde aralıksız Musa’nın efsanesi anlatılıyor. Toplam 34 surede 136 yerde Musa ismi geçiyor.

a)               Kur’an ve Tevrat’a göre Musa peygamber bir katil, ağabeyi Harun peygamber de put ustasıydı.

b)               286 cümleden oluşan Bakara suresi, zaten Musa’nın kavminin ineğe tapmasından söz ettiği için bu bölüme “Bakara” suresi denmiştir. Bakara, Arapçada inek demektir. Yani Türkçesi inek suresi demektir.

c)               Efsanenin hemen her parçası en az iki bazen üç ayrı ayette tekrarlanıyor.

d)               Araf 103’ten, Şuara 16’dan, Kasas 65’ten, Yunus 79’dan başlayarak anlatılan olaylar hemen hemen aynıdır.

e)               Musa’nın âsa hikâyesi de Kuran’da çok tekrarlananlardan biridir. Burada hemen şunu da ekleyeyim ki, misyonları farklı olmakla birlikte âsa hikâyesi Sümer kanunlarında da önemliydi. Onlarda âsa, adaletin-güçlü olmanın sembolüydü (H. Kanunları, sonsöz, 24/42–45). Sümerlerden kalma asa efsanesinin zaman içinde farklı bir biçimde/ bir sihirbazlık gücü olarak kutsal kitaplara konu olması gayet normaldir. Doğrusu asa (her ne asa ise) efsanesi de çok eskilere dayanır.

f)                Kuran’da şu “mucize”ler (!) ismen geçiyor: Âsa, cepten çıkarılan elin bembeyaz olup gözleri kamaştırması, kan, tufan, haşere, kurbağa ve çekirge. Ancak Tevrat’ta ismen anlatılıp da Kuran’a aktarılmayanlar için de, “Andolsun ki biz Musa’ya apaçık dokuz mucize verdik”; “Musa Firavun ve kavmine dokuz mucize ile gitti” diye muğlâk bir ifade kullanılıyor.  Bunlar Tevrat’ta teker teker isimleriyle ve de detaylıca anlatılıyor (Tevrat, Çıkış, 7/17, 8/2-7, 8/16, 8/21; 9/9, 19;10/12.)

g)               Doğrusu, İncil’de efsanelere yer verilmediği için, Muhammed bu konuda en çok Tevrat’a başvurmuştur. Kaldı ki Kuran’ına alırken de çok düzensiz ve dağınık bir biçimde almıştır. Örneğin, Mekke döneminin ilk 5 yılında inen Taha ve Naziat surelerinde Musa’yla ilgili bu anlattıklarımı Kuran’a almağa başlamış, daha sonra Mekke’nin son üç yılında inen/ortaya atılan Araf, Yunus, Kasas ve Şuara gibi surelerde bunları bir daha işlemiş; Medine’ye geçince, orada ilk yılda inen Bakara ve son yılda inen Maide surelerinde bunları tekrar gündeme getirmiştir.

h)               Kuran’da anlatılan sadece bu efsanedeki bilgilerin Tevrat’taki bilgilerle virgülü virgülüne çakışıklığı, herhalde insanın aklına bir şeyler çağrıştırıyor!

                   bkz. Arif Tekin, Sümerlerden İslam’a Kutsal Kitaplar ve Dinler, (pdf-s.130-136)

8.         (Mûsâ) Ateşe varınca ona şöyle seslenildi: “Ateşin başındaki de çevresindekiler de kutlu olsun! Âlemlerin Rabbi olan Allah, eksikliklerden uzaktır.”

9.         “Ey Mûsâ! Gerçek şu ki, ben mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi olan Allah’ım.”

10.       “Değneğini at.” (Mûsâ değneğini attı.) Onu yılanmış gibi hareket eder görünce, dönüp ardına bakmadan kaçtı. (Allah, şöyle dedi): “Ey Mûsâ, korkma! Benim katımda peygamberler korkmazlar.”

11.       “Ancak kim zulmeder de sonra (yaptığı) kötülüğün yerine iyilik yaparsa bilsin ki şüphesiz ben çok bağışlayıcıyım, çok merhamet edenim.”

12.       “Elini koynuna sok; Firavun’a ve onun kavmine gönderilen dokuz mucizeden biri olarak, kusursuz bembeyaz olarak çıksın. Çünkü onlar fasık bir kavimdir.”3

13.       Nitekim âyetlerimiz kendilerine gerçeği gösterecek biçimde gelince, “Bu apaçık bir sihirdir” dediler.

14.       Kendileri de bunların hak olduklarını kesin olarak bildikleri hâlde, sırf zalimliklerinden ve büyüklük taslamalarından ötürü onları inkâr ettiler. Ama bozguncuların sonunun nasıl olduğuna bir bak!”

15.       Andolsun! Biz Dâvûd’a ve Süleyman’a ilim verdik. Onlar, “Hamd, bizi mü’min kullarının birçoğundan üstün kılan Allah’a mahsustur” dediler.

16.       Süleyman, Dâvûd’a varis oldu ve, “Ey insanlar, bize kuş dili öğretildi ve bize her şey verildi. Şüphesiz bu, apaçık bir lütuftur” dedi.

17.       Süleyman’ın, cinlerden, insanlardan ve kuşlardan meydana gelen orduları onun önünde toplandı. Hep birlikte düzenli olarak sevk ediliyorlardı.

18.       Nihayet karınca vadisine geldikleri vakit bir karınca, “Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin, Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesinler” dedi.

19.       Süleyman, onun bu sözüne tebessüm ile gülerek dedi ki: “Ey Rabbim! Beni; bana ve ana-babama verdiğin nimetlere şükretmeye ve razı olacağın salih ameller işlemeye sevk et ve beni rahmetinle salih kullarının arasına kat!”

20.       Süleyman, kuşlara göz atıp yokladı ve şöyle dedi: “Hüdhüd’ü niçin göremiyorum? Yoksa kayıplara mı karıştı?”

21.       “Bana (mazeretini gösteren) apaçık bir delil getirmedikçe kesinlikle onu ağır bir şekilde cezalandıracağım, ya da kafasını keseceğim.”

22.       Derken Hüdhüd çok beklemedi, çıkageldi ve (Süleyman’a) şöyle dedi: “Senin bilmediğin bir şey öğrendim. Sebe’den sana sağlam bir haber getirdim.”

23.       “Ben, onlara (Sebe halkına) hükümdarlık eden, kendisine her şeyden bolca verilmiş ve büyük bir tahtı olan bir kadın gördüm.”

24.       “Onun ve kavminin, Allah’ı bırakıp güneşe taptıklarını gördüm. Şeytan, onlara yaptıklarını süslü göstermiş ve böylece onları yoldan çıkarmış. Bu yüzden de onlar doğru yolu bulamıyorlar.”

25.       “Göklerde ve yerde gizli olanı ortaya çıkaran, sizin gizlediğiniz ve açığa vurduğunuz şeyleri bilen Allah’a secde etmesinler diye (şeytan onları yoldan çıkarmış.)”

26.       Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayandır. Büyük Arş’ın Rabbidir.

27.       Süleyman, Hüdhüd’e şöyle dedi: “Doğru mu söylüyorsun, yoksa yalancılardan mısın, göreceğiz.”

28.       “Benim şu mektubumu götür onlara at, sonra da yanlarından ayrıl ve ne sonuca varacaklarına bak.”

29.       Sebe kraliçesi Belkıs dedi ki: “Ey ileri gelenler! Bana çok önemli bir mektup atıldı.”

30-31.  “Mektup, Süleyman’dan gelmiştir. O, ‘Şefkatle merhamet eden Allah’ın adıyla’ diye başlamakta ve içinde ‘Bana karşı büyüklük taslamayın ve teslimiyet göstererek bana gelin’ denilmektedir.”

32.       “Ey ileri gelenler! Durumum hakkında bana görüş bildirin. Sizler yanımda bulunmadıkça hiçbir işe kesin olarak karar vermem.”

33.       Dediler ki: “Biz güçlü kimseleriz ve çetin savaşçılarız. Emir senin. Ne emredeceğini düşün.”

34.       (Kraliçe Belkıs) şöyle dedi: “Krallar bir memlekete girdi mi, orayı harap ederler ve halkının ileri gelenlerini zelil hâle getirirler. İşte onlar böyle yaparlar.”

35.       “Ben onlara bir hediye gönderip, elçilerin ne haber ile döneceklerine bakacağım.”

36.       (Elçilerin sözcüsü) Süleyman’ın huzuruna gelince, Süleyman ona şöyle dedi: “Siz beni mal ile desteklemek (ve böylece etkilemek) mi istiyorsunuz? Oysa Allah’ın bana verdiği, size verdiğinden daha hayırlıdır. Fakat hediyenizle ancak siz sevinirsiniz.”

37.       “Sen onlara dön. Andolsun, biz onlara, karşı koyamayacakları ordularla gelir ve onları oradan aşağılanmış ve küçük düşürülmüş olarak çıkarırız.”

38.       Süleyman, “Ey ileri gelenler! Onlar bana teslim olmadan önce hanginiz bana onun (kraliçenin) tahtını getirebilir?”

39.       Cinlerden bir ifrit4, ”Sen yerinden kalkmadan ben onu sana getiririm ve şüphesiz ben, buna güç yetirecek güvenilir biriyim” dedi.

40.       Kitaptan bilgisi olan biri, “Ben onu, gözünü kapayıp açmadan önce sana getiririm” dedi. Süleyman, tahtı yanında yerleşmiş hâlde görünce şöyle dedi: “Bu, şükür mü, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni denemek için, Rabbimin bana bir lütfudur. Kim şükrederse ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse (bilsin ki) Rabbim her bakımdan sınırsız zengindir, cömerttir.”

41.       Süleyman, “Tahtını tanınmaz hâle getirin. Bakalım tanıyacak mı, yoksa tanımayacaklardan mı olacak?” dedi.

42.       Belkıs gelince, “Senin tahtın böyle mi?” denildi. O da, “Sanki o! Fakat zaten daha önce bize bilgi verilmişti ve biz teslimiyet göstermiştik” dedi.

43.       Daha önce Allah’tan başka taptığı şeyler ona engel olmuştu. Çünkü o inkâr eden bir kavimden idi.

44.       Ona “köşke gir” denildi. Köşkü görünce onu (zeminini) derin bir su sandı ve eteklerini topladı. Süleyman, ona “Bu, (zemini) billurdan döşenmiş bir köşktür” dedi.

            Belkıs, “Ey Rabbim! Şüphesiz ben nefsime zulmetmiştim. Şimdi ise Süleyman ile birlikte âlemlerin Rabbi olan Allah’a teslim oldum” dedi.

45.       Andolsun biz, “Allah’a kulluk edin” diye (uyarması için) Semûd kavmine, kardeşleri Salih’i peygamber olarak göndermiştik. Bir de ne görsün, onlar birbiriyle çekişen iki grup olmuşlar.

46.       Salih, onlara “Ey kavmim! Niçin iyilikten önce kötülüğün acele gelmesini istiyorsunuz? Merhamet edilmeniz için Allah’tan bağışlanma dileseniz ya!”

47.       Onlar, “Sen ve beraberindekiler yüzünden uğursuzluğa uğradık” dediler. Salih, “Sizin uğursuzluğunuzun sebebi Allah katında(yazılı)dır. Aslında siz imtihan edilmekte olan bir kavimsiniz” dedi.

48.       Şehirde dokuz kişilik bir çete vardı. Bunlar yeryüzünde bozgunculuk yapıyorlar ve ıslaha çalışmıyorlardı.

49.       Aralarında Allah adına and içerek şöyle dediler: “Mutlaka onu ve ailesini geceleyin öldüreceğiz, sonra da velisine; ‘Biz onun ailesinin öldürülüşüne şahit olmadık. Biz kesinlikle doğru söyleyenleriz’, diyeceğiz.”

50.       Onlar bir tuzak kurdular. Farkında değillerken Allah da bir tuzak kurdu.5

51.       Bak, onların tuzaklarının sonucu nasıl oldu: Biz onları ve kavimlerini topyekûn helâk ettik.

52.       İşte zulümleri yüzünden harabeye dönmüş evleri! Şüphesiz bunda bilen bir kavim için bir ibret vardır.

53.       İman edip Allah’a karşı gelmekten sakınmakta olanları ise kurtardık.

54.       Lût’u da (Peygamber olarak gönderdik.) Hani o, kavmine şöyle demişti: “Göz göre göre, o çirkin işi mi yapıyorsunuz?”

55.       “Siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere mi varıyorsunuz? Doğrusu siz ne yaptığını bilmez bir toplumsunuz.”

56.       Bunun üzerine kavminin cevabı ancak şöyle demek oldu: “Lût’un ailesini memleketinizden çıkarın. Çünkü onlar temiz kalmak isteyen insanlarmış(!)”

57.       Biz de onu ve ailesini kurtardık. Ancak karısı başka. Onun geride kalıp helâk olmasını takdir ettik.

Not.1         Kamer 38, Araf 81-84, Furkan 40, Şuara 165-174, Neml 54-57, Hud 78-83, Hicr 60, 68, 73-77, Ankebut 29, 32-35:

a)               Bu ayetlerde anlatılan Lut peygamber ve onun homoseksüel kavmi, kavmin yaşadığı “Sodom” şehrinin bela yağmuru (taşlama) ile yok edilmesi hikâyesi olduğu gibi Tevrat Tekvin 19/1-26’dan alınmadır.

b)               Kuran’ın Allah’ı, gerçekleştirdiği bu ceza hakkında, “İşte seçkin zekalı, akıllı ve inananlar için bu hadisede ibretler vardır” diyor.

c)               Lut kavmi hakkında Kuran’da, “Onun kavminden yalnız bir aileyi Müslüman gördük” demesinden, Allah’ın Lut’u göndermekle yine etkisinin olmadığı, bir ailenin dışında kimsenin ona inanmadığı ortaya çıkıyor. Bunun sonucu olarak çok merhametli olduğu söylenen Kuran’ın Allah’ı, çareyi onları yok etmekte buluyor, kendilerini imha ediyor.

d)               Başka birçok konuda olduğu gibi Lut kavmi efsanesi de birçok ayette (yukarıda sayılan sekiz ayrı surede) lüzumsuz olarak tekrarlanmıştır. Hele Şuara 173 ile Neml 58 ayetlerinin hem harfleri, hem de kelimeleri %100 aynı.

e)               Şu da zorunlu olarak ortaya çıkıyor ki, madem Kuran’daki çoğu bilgiler ve prensipler Tevrat’takilerin aynısıdır/kopyasıdır, o halde her Müslüman -istese de istemese de- anayasal anlamda aynı zamanda bir Yahudidir.

f)                Her ne kadar Kuran’ın değişik yerlerinde (örneğin Maide 82) Yahudiler Müslümanların bir numaralı düşmanları olarak ilan edilmişse de bu, iktidar kavgasından kaynaklanıyor; yoksa her iki kitap, hem anlatılan efsaneler, hem de hayatla ilgili diğer konularda çoğunlukla birbirlerinin aynısı.

                   bkz. Arif Tekin, Sümerlerden İslam’a Kutsal Kitaplar ve Dinler, (pdf-s.154-157)

58.       Onların üzerine bir yağmur (gibi taş) yağdırdık. (Başlarına gelecekler konusunda) uyarılanların yağmuru ne kötüydü!6

59.       (Ey Muhammed!) De ki: “Hamd Allah’a mahsustur. Selâm onun seçtiği kullarına.” Allah mı daha hayırlıdır, yoksa onların ortak koştukları mı?

60.       Yahut gökleri ve yeri yaratan ve size gökten yağmur indirip, onunla, ağaçlarını sizin yetiştiremeyeceğiniz gönül alıcı güzel bahçeler meydana getiren mi? Allah ile birlikte başka ilâh mı var!? Hayır, onlar (Allah’a) eş tutan bir kavimdir.7

61.       Yahut yeryüzünü karar kılma yeri yapan, içinde nehirler akıtan, onun için oturaklı dağlar yapan ve iki denizin arasına bir engel koyan mı? Allah ile birlikte başka bir ilâh mı var!? Hayır, onların çoğu bilmiyor!

62.       Yahut kendisine dua ettiği zaman zorda kalmışa cevap veren ve başa gelen kötülüğü kaldıran, sizi yeryüzünün halifeleri kılan mı? Allah ile birlikte başka ilâh mı var!? Ne kadar az düşünüyorsunuz!

63.       Yahut karanın ve denizin karanlıklarında size yolunuzu gösteren ve rahmetinin önünden rüzgârları bir müjdeci olarak gönderen mi? Allah ile birlikte başka bir ilâh mı var!? Allah, onların ortak koştuklarından yücedir.

64.       Yoksa, başlangıçta yaratmayı yapan, sonra onu tekrarlayan ve sizi gökten ve yerden rızıklandıran mı? Allah ile birlikte başka bir ilâh mı var!? De ki, “Eğer doğru söyleyenler iseniz kesin delilinizi getirin.”

65.       De ki: “Göktekiler ve yerdekiler gaybı bilemezler, ancak Allah bilir. Onlar öldükten sonra ne zaman diriltileceklerinin de farkında değildirler.”

66.       Ahiret (gününün gerçekleşeceği) hakkında bilgi (peygamberler aracılığı ile) onlara peş peşe gelmiştir. Fakat onlar bu konuda şüphe içindedirler. Daha doğrusu onlar ahiretten yana kördürler.

67.       İnkâr edenler dediler ki: “Biz ve babalarımız toprak olmuş iken mi, gerçekten bizler mi (diriltilip) çıkarılacağız?”

68.       “Andolsun, bizler de bizden önce babalarımız da bununla tehdit edilmiştik. Bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değildir.”

Not.1         VARAKA:  Nun 2, 51, Tekvir 22, Furkan 5, Neml 68, Nahl 103, Enfal 31, Tevbe 61:

                   Hıristiyan asıllı Varaka b. Nevfel, hem Hz. Muhammed’in soyundandı, hem de Hz. Hatice’nin amcaoğluydu. Birçok dini biliyordu, bilge bir adamdı. İslami kaynaklarda “Hem Arapça, hem de İbranice/Süryanice bildiği, Tevrat konusunda iyi bir uzman olduğu ve kendisinin Hıristiyan olduğu, İncil’in Arapçaya çevirisini yaptığı” ifade ediliyor. Varaka ölün­ce Hz. Muhammed’e vahiy gelmiyor/kesiliyor. Vahyin kesildiğine dair ayet de var. Duha suresi hemen başta bunu açıklıyor. Öyle ki, Hz. Muhammed Varaka’nın ölü­münden sonra oluşan bu boşluk ve vahyin kesilmesi nedeniyle, defalarca dağa çıkıp intihar etmek istiyor; ancak her seferinde Cebrail gelip onu yatıştırıyor, onu intihar etmekten vazgeçiriyor. Buhari’de ve başka birçok kaynakta anlatılan bu bilgiler anlamlı. Şöyle ki, Varaka’nın ölümü üzerine Muhammed’in çok üzülmesi, onun ölümüyle birlikte vahyin uzun süre gelmemesi ve kendisinin sık sık dağa çıkıp intihara kalkışması, hatta zaman zaman geceleri uyuyamaması, az önce de belirtildiği gibi vahye ara verilmesi sonucu bazılarının ona, Ey Muhammed, bakıyoruz senin şeytanın bu günlerde artık sa­na bilgi iletmiyor/vahiy getirmiyor demesi aslında dikkate de­ğer açıklamalardır.  Bir de zaten ona inanmayan o günün insan­ları, ‘Muhammed’in söyledikleri, hep eskilerin masallarıdır. Ar­kadaşlarından birilerine yazdırıyor...’ gibi sözleri hep söylerler­di. Çoğu, Hz. Muhammed’in anlattıklarını boş buluyorlardı.

                   Bü­tün bunlar yukarıdaki gibi ayetlerde de anlatılmaktadır.

Kaynak:    Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın Kökeni -2), (pdf-s.35-36).

69.       De ki: “Yeryüzünde dolaşın da suçluların sonunun nasıl olduğuna bir bakın.”

70.       Onlardan yana üzülme. Kurdukları tuzaklardan ötürü de sıkıntıya düşme.

71.       Onlar, “Eğer doğru söyleyenler iseniz, bu tehdit ne zaman gerçekleşecek?” diyorlar.

72.       De ki: “Belki de acele gelmesini istediğiniz şeyin bir kısmı size çok yaklaşmıştır.”

73.       Şüphesiz senin Rabbin insanlara karşı lütuf sahibidir. Ancak onların çoğu şükretmezler.

74.       Şüphesiz senin Rabbin, onların kalplerinin gizlediği şeyleri de, açığa çıkardıklarını da mutlaka bilir.

75.       Gökte ve yerde gâib (gizli) hiçbir şey yoktur ki apaçık bir Kitap’ta (Levh-i Mahfuz’da) olmasın.

Not.1         Bürûc 17, 18, Neml 75: “Dünyadaki bütün olayların ve Tanrıların isteklerinin gökte yıldızlarla yazılı olduğu” teması çok tanrılı Sumer Uygarlığından kaynaklanmaktadır. Aynı inanış Kur’an’da “Levh-i Mahfuz” olarak sürüyor. Buruc 22’ye göre Kur’an bile gökte yazılı bulunuyor. Sumer’den kaynaklanan bir inanç!

                   bkz. Muazzez İlmiye Çığ, Kuran, İncil ve Tevrat’ın Sumerdeki Kökeni, (pdf-s.24 ve s.28’de dipnot 23).

76.       Şüphesiz bu Kur’an, İsrailoğullarına üzerinde ayrılığa düştükleri şeylerin çoğunu açıklıyor.

77.       Şüphesiz o, elbette mü’minler için bir hidayet ve bir rahmettir.

78.       Şüphesiz senin Rabbin, onların arasında hükmünü verecektir. O, mutlak güç sahibidir, hakkıyla bilendir.

79.       Öyle ise Allah’a tevekkül et. Çünkü sen apaçık bir hak üzere bulunuyorsun.

80.       Şüphesiz sen ölülere duyuramazsın. Arkalarına dönüp kaçarlarken sağırlara da çağrıyı duyuramazsın.

Not.1         Bu ayet de iki ayrı yerde geçiyor (Neml 80, Rum 52). bkz. Arif Tekin, Sümerlerden İslam’a Kutsal Kitaplar ve Dinler, (pdf-s.137)

81.       Körleri sapıklıklarından vazgeçirip doğru yola getiremezsin. Ancak âyetlerimize inanıp da müslüman olmuş olanlara duyurabilirsin.

82.       (Kıyametin kopacağına dair) o söz başlarına gelince, onlar için yerden kendilerine bir dâbbe (canlı bir yaratık) çıkarırız. O, onlara insanların âyetlerimize kesin olarak inanmadıklarını söyler.

83.       Her ümmetten âyetlerimizi yalanlayanlarından bir grubu toplayacağımız ve bunların (topluca hesap yerine) sevk edilecekleri günü hatırla.8

84.       Hesap yerine geldiklerinde Allah şöyle der: “Siz benim âyetlerimi, onları ilmen kavramamışken yalanladınız öyle mi? Yoksa ne yapıyordunuz ki?!”

85.       Zulümlerinden dolayı sözü edilen azap tepelerine iner de artık konuşamazlar.

86.       Onlar görmüyorlar mı ki, biz geceyi içinde rahat etsinler diye, gündüzü de (her şeyi) gösterici (aydınlık) olarak yarattık. Şüphesiz bunda inanan bir toplum için elbette (Allah varlığını gösteren) deliller vardır.

87.       Sûr’a üfürüleceği ve Allah’ın dilediği kimselerden başka göklerdeki herkesin, yerdeki herkesin korkuya kapılacağı günü hatırla. Hepsi de boyunlarını bükerek O’na gelirler.

88.       Dağları görürsün, onları hareketsiz sanırsın. Hâlbuki onlar bulutların geçişi gibi hareket ederler. Bunu, her şeyi sağlam ve yerli yerince yapan Allah yapmıştır. Şüphesiz O, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.

89.       Her kim iyi amel getirirse, ona ondan daha hayırlısı vardır. Onlar o gün korkudan emindirler.

90.       Kimler de kötü amel getirirse, yüzüstü ateşe atılırlar. (Onlara), “Ancak yaptıklarınızın karşılığını görüyorsunuz” (denir.)

91-92.  De ki: “Bana ancak, bu beldenin (Mekke’nin); onu mukaddes kılan ve her şey kendisine ait olan Rabbine kulluk yapmam emredildi. Yine bana, müslümanlardan olmam ve Kur’an’ı okumam emredildi.” Artık kim doğru yola girerse yalnız kendisi için girer. Kim de doğru yoldan saparsa, de ki: “Ben ancak uyarıcılardanım.”

93.       De ki: “Hamd Allah’a mahsustur. O, âyetlerini size gösterecek ve siz de onları tanıyacaksınız. Rabbin, yaptıklarınızdan habersiz değildir.”





DİPNOTLAR (Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Dipnotları)

1.     “Hurûf-u mukatta’a” adı verilen bu tür harfler için, Bakara sûresinin ilk âyetinin dipnotuna bakınız.

2.     Mûsâ peygamberin bu yolculuğu için ayrıca bakınız: Tâ-Hâ sûresi, âyet 10 ve devamı.

3.     Hz. Mûsâ’nın bu mucizesi ile ilgili olarak ayrıca bakınız:Ta-Hâ sûresi, âyet, 22-23.

4.     İfrit, “Şeytanî özelliklerde ileri gitmiş, tuttuğunu devirir, güçlü, becerikli, ele avuca sığmaz” demektir. İfade, hem insanlar hem de cinler için kullanılır.

5.     Âyetteki “Allah’ın tuzak kurması” ifadesi mecazî olup, “inkârcılara mühlet verip sonra onları ansızın yakalaması”, “inkârcıların inkârlarına ceza ile karşılık vermesi” gibi anlamlar ifade eder.

6.     Aynı olay için bakınız: Şu’arâ sûresi, âyet, 173.

7.     Âyetin son cümlesi, “Hayır, onlar hakka sırt çeviren bir kavimdir” şeklinde de tercüme edilebilir.

8.     Bu âyet şu şekilde de tercüme edilmektedir: “O gün her ümmetten âyetlerimizi yalanlayanları bir grup hâlinde toplayacağız. Bunlar (topluca hesap yerine) sevk edileceklerdir.”



Sonraki sure
KASAS | HİKÂYELER (KISSALAR)




KAYNAK KİTAPLARIN LİNKLERİ

1.      Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni

2.      Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın Kökeni -2)

3.      Arif Tekin, Sümerlerden İslam'a Kutsal Kitaplar ve Dinler

4.      Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Hz. Muhammed'in Ölümü

5.      Muazzez İlmiye Çığ, Kuran, İncil ve Tevrat’ın Sumerdeki Kökeni





SURELER (NÜZUL SIRASI)

Free Web Hosting