48- KARINCA | NEML (Kitap Sırası-27)
Şefkatle
merhamet eden Allah’ın adıyla.
1. Tâ-Sîn.1
Bunlar Kur’an’ın, apaçık bir kitabın âyetleridir.
Not.1 Bu
not için bkz. Kalem 52: Kur’an’da Anlamsız
Kelimeler (“Elif Lam Mim”, “usulcacık çekenlere” vb).
Konu: ŞAİR ÜMEYYE B. EBİ SAİT:
Sure başlarında kullanılan anlamları olmayan bu gibi işaretler ve yabancı
kelimeler, o
dönemin şairlerinden ünlü Ümeyye B. Ebi Sait’in
şiirlerinde sıkça
uyguladığı bir taktiktir.
(BU
KONU KALEM SURESİ’NİN SONUNDA -52. ayetten sonra- GENİŞ KAPSAMLI
İŞLENMEKTEDİR)
2-3. Kur’an, namazı
dosdoğru kılan, zekâtı veren ve ahirete de kesin olarak inanan mü’minler için
bir hidayet rehberi ve bir müjdedir.
4. Şüphesiz, ahiret
hayatına inanmayanların işlerini biz kendilerine güzel göstermişizdir de o
yüzden bocalayıp dururlar.
5. Onlar, azabın en
kötüsü kendilerine has olan kimselerdir. Onlar ahirette en çok ziyana
uğrayanlardır.
6. Şüphesiz bu
Kur’an sana, hüküm ve hikmet sahibi, hakkıyla bilen Allah tarafından
verilmektedir.
7. Hani Mûsâ,
ailesine, “Ben bir ateş gördüm, ondan size bir haber, yahut ısınasınız diye bir
kor ateş getireceğim” demişti.2
Not.1 Araf
103-145, 148-156, 159-169, 171, Taha 9-98, Şuara 9-68, Neml 7-14, Kasas 3-48,
Yunus 75-93, Hud 96-99, İbrahim 5-8, Enbiya 45-49, Naziat 15-26, Bakara
(49-108, 136, 246 vb çoğu ayetler):
Bu ayetlerde aralıksız Musa’nın efsanesi anlatılıyor.
Toplam 34 surede 136 yerde Musa ismi geçiyor.
a) Kur’an ve Tevrat’a göre Musa
peygamber bir katil, ağabeyi Harun peygamber de put
ustasıydı.
b) 286 cümleden oluşan Bakara
suresi, zaten Musa’nın kavminin
ineğe tapmasından söz ettiği için bu bölüme “Bakara” suresi denmiştir. Bakara,
Arapçada inek demektir. Yani
Türkçesi inek suresi demektir.
c) Efsanenin hemen her parçası
en az iki bazen üç ayrı ayette tekrarlanıyor.
d) Araf 103’ten, Şuara 16’dan,
Kasas 65’ten, Yunus 79’dan başlayarak
anlatılan olaylar hemen hemen aynıdır.
e) Musa’nın âsa hikâyesi de Kuran’da çok tekrarlananlardan biridir.
Burada hemen şunu da ekleyeyim ki, misyonları farklı olmakla birlikte âsa hikâyesi Sümer kanunlarında
da önemliydi. Onlarda âsa, adaletin-güçlü olmanın sembolüydü (H.
Kanunları, sonsöz, 24/42–45). Sümerlerden kalma asa efsanesinin zaman içinde farklı bir biçimde/ bir sihirbazlık gücü
olarak kutsal kitaplara konu olması gayet normaldir. Doğrusu asa (her ne asa ise) efsanesi de çok eskilere dayanır.
f) Kuran’da şu “mucize”ler (!) ismen geçiyor: Âsa, cepten çıkarılan elin bembeyaz olup gözleri kamaştırması, kan, tufan, haşere, kurbağa ve çekirge. Ancak Tevrat’ta ismen anlatılıp da Kuran’a aktarılmayanlar
için de, “Andolsun ki biz Musa’ya apaçık
dokuz mucize verdik”; “Musa Firavun
ve kavmine dokuz mucize ile gitti” diye muğlâk bir ifade
kullanılıyor. Bunlar Tevrat’ta teker
teker isimleriyle ve de detaylıca anlatılıyor (Tevrat, Çıkış, 7/17, 8/2-7,
8/16, 8/21; 9/9, 19;10/12.)
g) Doğrusu, İncil’de efsanelere yer verilmediği için, Muhammed bu konuda
en çok Tevrat’a başvurmuştur.
Kaldı ki Kuran’ına alırken de çok düzensiz ve dağınık bir biçimde almıştır.
Örneğin, Mekke döneminin ilk 5 yılında
inen Taha ve Naziat surelerinde
Musa’yla ilgili bu anlattıklarımı Kuran’a almağa başlamış, daha sonra Mekke’nin son üç yılında inen/ortaya atılan
Araf, Yunus, Kasas ve Şuara gibi
surelerde bunları bir daha işlemiş; Medine’ye
geçince, orada ilk yılda inen Bakara ve son yılda inen Maide surelerinde
bunları tekrar gündeme getirmiştir.
h) Kuran’da anlatılan sadece bu efsanedeki bilgilerin Tevrat’taki
bilgilerle virgülü virgülüne çakışıklığı, herhalde insanın aklına
bir şeyler çağrıştırıyor!
bkz. Arif Tekin, Sümerlerden İslam’a Kutsal Kitaplar ve
Dinler, (pdf-s.130-136)
8. (Mûsâ) Ateşe
varınca ona şöyle seslenildi: “Ateşin başındaki de çevresindekiler de kutlu
olsun! Âlemlerin Rabbi olan Allah, eksikliklerden uzaktır.”
9. “Ey Mûsâ! Gerçek
şu ki, ben mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi olan Allah’ım.”
10. “Değneğini at.”
(Mûsâ değneğini attı.) Onu yılanmış gibi hareket eder görünce, dönüp ardına
bakmadan kaçtı. (Allah, şöyle dedi): “Ey Mûsâ, korkma! Benim katımda
peygamberler korkmazlar.”
11. “Ancak kim
zulmeder de sonra (yaptığı) kötülüğün yerine iyilik yaparsa bilsin ki şüphesiz
ben çok bağışlayıcıyım, çok merhamet edenim.”
12. “Elini koynuna
sok; Firavun’a ve onun kavmine gönderilen dokuz mucizeden biri olarak, kusursuz
bembeyaz olarak çıksın. Çünkü onlar fasık bir kavimdir.”3
13. Nitekim
âyetlerimiz kendilerine gerçeği gösterecek biçimde gelince, “Bu apaçık bir
sihirdir” dediler.
14. Kendileri de
bunların hak olduklarını kesin olarak bildikleri hâlde, sırf zalimliklerinden
ve büyüklük taslamalarından ötürü onları inkâr ettiler. Ama bozguncuların
sonunun nasıl olduğuna bir bak!”
15. Andolsun! Biz
Dâvûd’a ve Süleyman’a ilim verdik. Onlar, “Hamd, bizi mü’min kullarının
birçoğundan üstün kılan Allah’a mahsustur” dediler.
16. Süleyman, Dâvûd’a
varis oldu ve, “Ey insanlar, bize kuş dili öğretildi ve bize her şey verildi.
Şüphesiz bu, apaçık bir lütuftur” dedi.
17. Süleyman’ın,
cinlerden, insanlardan ve kuşlardan meydana gelen orduları onun önünde
toplandı. Hep birlikte düzenli olarak sevk ediliyorlardı.
18. Nihayet karınca
vadisine geldikleri vakit bir karınca, “Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin,
Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesinler” dedi.
19. Süleyman, onun bu
sözüne tebessüm ile gülerek dedi ki: “Ey Rabbim! Beni; bana ve ana-babama
verdiğin nimetlere şükretmeye ve razı olacağın salih ameller işlemeye sevk et
ve beni rahmetinle salih kullarının arasına kat!”
20. Süleyman, kuşlara
göz atıp yokladı ve şöyle dedi: “Hüdhüd’ü niçin göremiyorum? Yoksa kayıplara mı
karıştı?”
21. “Bana (mazeretini
gösteren) apaçık bir delil getirmedikçe kesinlikle onu ağır bir şekilde
cezalandıracağım, ya da kafasını keseceğim.”
22. Derken Hüdhüd çok
beklemedi, çıkageldi ve (Süleyman’a) şöyle dedi: “Senin bilmediğin bir şey
öğrendim. Sebe’den sana sağlam bir haber getirdim.”
23. “Ben, onlara (Sebe
halkına) hükümdarlık eden, kendisine her şeyden bolca verilmiş ve büyük bir
tahtı olan bir kadın gördüm.”
24. “Onun ve
kavminin, Allah’ı bırakıp güneşe taptıklarını gördüm. Şeytan, onlara
yaptıklarını süslü göstermiş ve böylece onları yoldan çıkarmış. Bu yüzden de
onlar doğru yolu bulamıyorlar.”
25. “Göklerde ve
yerde gizli olanı ortaya çıkaran, sizin gizlediğiniz ve açığa vurduğunuz
şeyleri bilen Allah’a secde etmesinler diye (şeytan onları yoldan çıkarmış.)”
26. Allah,
kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayandır. Büyük Arş’ın Rabbidir.
27. Süleyman,
Hüdhüd’e şöyle dedi: “Doğru mu söylüyorsun, yoksa yalancılardan mısın,
göreceğiz.”
28. “Benim şu
mektubumu götür onlara at, sonra da yanlarından ayrıl ve ne sonuca
varacaklarına bak.”
29. Sebe kraliçesi
Belkıs dedi ki: “Ey ileri gelenler! Bana çok önemli bir mektup atıldı.”
30-31. “Mektup,
Süleyman’dan gelmiştir. O, ‘Şefkatle merhamet eden Allah’ın adıyla’ diye
başlamakta ve içinde ‘Bana karşı büyüklük taslamayın ve teslimiyet göstererek
bana gelin’ denilmektedir.”
32. “Ey ileri
gelenler! Durumum hakkında bana görüş bildirin. Sizler yanımda bulunmadıkça
hiçbir işe kesin olarak karar vermem.”
33. Dediler ki: “Biz
güçlü kimseleriz ve çetin savaşçılarız. Emir senin. Ne emredeceğini düşün.”
34. (Kraliçe Belkıs)
şöyle dedi: “Krallar bir memlekete girdi mi, orayı harap ederler ve halkının
ileri gelenlerini zelil hâle getirirler. İşte onlar böyle yaparlar.”
35. “Ben onlara bir
hediye gönderip, elçilerin ne haber ile döneceklerine bakacağım.”
36. (Elçilerin
sözcüsü) Süleyman’ın huzuruna gelince, Süleyman ona şöyle dedi: “Siz beni mal
ile desteklemek (ve böylece etkilemek) mi istiyorsunuz? Oysa Allah’ın bana
verdiği, size verdiğinden daha hayırlıdır. Fakat hediyenizle ancak siz
sevinirsiniz.”
37. “Sen onlara dön.
Andolsun, biz onlara, karşı koyamayacakları ordularla gelir ve onları oradan
aşağılanmış ve küçük düşürülmüş olarak çıkarırız.”
38. Süleyman, “Ey
ileri gelenler! Onlar bana teslim olmadan önce hanginiz bana onun (kraliçenin)
tahtını getirebilir?”
39. Cinlerden bir
ifrit4, ”Sen yerinden kalkmadan ben onu sana getiririm ve şüphesiz
ben, buna güç yetirecek güvenilir biriyim” dedi.
40. Kitaptan bilgisi
olan biri, “Ben onu, gözünü kapayıp açmadan önce sana getiririm” dedi.
Süleyman, tahtı yanında yerleşmiş hâlde görünce şöyle dedi: “Bu, şükür mü,
yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni denemek için, Rabbimin bana bir lütfudur.
Kim şükrederse ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse
(bilsin ki) Rabbim her bakımdan sınırsız zengindir, cömerttir.”
41. Süleyman,
“Tahtını tanınmaz hâle getirin. Bakalım tanıyacak mı, yoksa tanımayacaklardan
mı olacak?” dedi.
42. Belkıs gelince,
“Senin tahtın böyle mi?” denildi. O da, “Sanki o! Fakat zaten daha önce bize
bilgi verilmişti ve biz teslimiyet göstermiştik” dedi.
43. Daha önce
Allah’tan başka taptığı şeyler ona engel olmuştu. Çünkü o inkâr eden bir
kavimden idi.
44. Ona “köşke gir”
denildi. Köşkü görünce onu (zeminini) derin bir su sandı ve eteklerini topladı.
Süleyman, ona “Bu, (zemini) billurdan döşenmiş bir köşktür” dedi.
Belkıs, “Ey
Rabbim! Şüphesiz ben nefsime zulmetmiştim. Şimdi ise Süleyman ile birlikte
âlemlerin Rabbi olan Allah’a teslim oldum” dedi.
45. Andolsun biz,
“Allah’a kulluk edin” diye (uyarması için) Semûd kavmine, kardeşleri Salih’i
peygamber olarak göndermiştik. Bir de ne görsün, onlar birbiriyle çekişen iki
grup olmuşlar.
46. Salih, onlara “Ey
kavmim! Niçin iyilikten önce kötülüğün acele gelmesini istiyorsunuz? Merhamet
edilmeniz için Allah’tan bağışlanma dileseniz ya!”
47. Onlar, “Sen ve
beraberindekiler yüzünden uğursuzluğa uğradık” dediler. Salih, “Sizin
uğursuzluğunuzun sebebi Allah katında(yazılı)dır. Aslında siz imtihan edilmekte
olan bir kavimsiniz” dedi.
48. Şehirde dokuz
kişilik bir çete vardı. Bunlar yeryüzünde bozgunculuk yapıyorlar ve ıslaha
çalışmıyorlardı.
49. Aralarında Allah
adına and içerek şöyle dediler: “Mutlaka onu ve ailesini geceleyin öldüreceğiz,
sonra da velisine; ‘Biz onun ailesinin öldürülüşüne şahit olmadık. Biz
kesinlikle doğru söyleyenleriz’, diyeceğiz.”
50. Onlar bir tuzak
kurdular. Farkında değillerken Allah da bir tuzak kurdu.5
51. Bak, onların
tuzaklarının sonucu nasıl oldu: Biz onları ve kavimlerini topyekûn helâk ettik.
52. İşte zulümleri
yüzünden harabeye dönmüş evleri! Şüphesiz bunda bilen bir kavim için bir ibret
vardır.
53. İman edip Allah’a
karşı gelmekten sakınmakta olanları ise kurtardık.
54. Lût’u da
(Peygamber olarak gönderdik.) Hani o, kavmine şöyle demişti: “Göz göre göre, o
çirkin işi mi yapıyorsunuz?”
55. “Siz kadınları
bırakıp şehvetle erkeklere mi varıyorsunuz? Doğrusu siz ne yaptığını bilmez bir
toplumsunuz.”
56. Bunun üzerine
kavminin cevabı ancak şöyle demek oldu: “Lût’un ailesini memleketinizden
çıkarın. Çünkü onlar temiz kalmak isteyen insanlarmış(!)”
57. Biz de onu ve
ailesini kurtardık. Ancak karısı başka. Onun geride kalıp helâk olmasını takdir
ettik.
Not.1 Kamer
38, Araf 81-84, Furkan 40, Şuara 165-174, Neml 54-57, Hud 78-83, Hicr 60, 68,
73-77, Ankebut 29, 32-35:
a) Bu ayetlerde anlatılan Lut peygamber ve onun homoseksüel kavmi, kavmin
yaşadığı “Sodom” şehrinin bela yağmuru (taşlama) ile yok edilmesi hikâyesi olduğu gibi Tevrat Tekvin 19/1-26’dan alınmadır.
b) Kuran’ın Allah’ı,
gerçekleştirdiği bu ceza hakkında, “İşte
seçkin zekalı, akıllı ve inananlar için bu hadisede ibretler vardır”
diyor.
c) Lut kavmi hakkında Kuran’da, “Onun kavminden yalnız bir aileyi Müslüman
gördük” demesinden, Allah’ın Lut’u
göndermekle yine etkisinin
olmadığı, bir ailenin dışında kimsenin ona inanmadığı ortaya
çıkıyor. Bunun sonucu olarak çok merhametli olduğu söylenen Kuran’ın Allah’ı,
çareyi onları yok etmekte buluyor, kendilerini imha ediyor.
d) Başka birçok konuda olduğu gibi
Lut kavmi efsanesi de birçok ayette (yukarıda sayılan sekiz ayrı surede)
lüzumsuz olarak tekrarlanmıştır. Hele Şuara
173 ile Neml 58 ayetlerinin hem
harfleri, hem de kelimeleri %100
aynı.
e) Şu da zorunlu olarak ortaya
çıkıyor ki, madem Kuran’daki çoğu bilgiler ve prensipler
Tevrat’takilerin aynısıdır/kopyasıdır, o
halde her Müslüman -istese de istemese de- anayasal anlamda aynı zamanda bir Yahudidir.
f) Her ne kadar Kuran’ın değişik
yerlerinde (örneğin Maide 82) Yahudiler
Müslümanların bir numaralı düşmanları olarak ilan edilmişse de bu, iktidar kavgasından kaynaklanıyor;
yoksa her iki kitap, hem
anlatılan efsaneler, hem de hayatla ilgili diğer konularda çoğunlukla birbirlerinin aynısı.
bkz.
Arif Tekin, Sümerlerden İslam’a Kutsal
Kitaplar ve Dinler, (pdf-s.154-157)
58. Onların üzerine
bir yağmur (gibi taş) yağdırdık. (Başlarına gelecekler konusunda) uyarılanların
yağmuru ne kötüydü!6
59. (Ey Muhammed!) De
ki: “Hamd Allah’a mahsustur. Selâm onun seçtiği kullarına.” Allah mı daha
hayırlıdır, yoksa onların ortak koştukları mı?
60. Yahut gökleri ve
yeri yaratan ve size gökten yağmur indirip, onunla, ağaçlarını sizin
yetiştiremeyeceğiniz gönül alıcı güzel bahçeler meydana getiren mi? Allah ile
birlikte başka ilâh mı var!? Hayır, onlar (Allah’a) eş tutan bir kavimdir.7
61. Yahut yeryüzünü
karar kılma yeri yapan, içinde nehirler akıtan, onun için oturaklı dağlar yapan
ve iki denizin arasına bir engel koyan mı? Allah ile birlikte başka bir ilâh mı
var!? Hayır, onların çoğu bilmiyor!
62. Yahut kendisine
dua ettiği zaman zorda kalmışa cevap veren ve başa gelen kötülüğü kaldıran,
sizi yeryüzünün halifeleri kılan mı? Allah ile birlikte başka ilâh mı var!? Ne kadar
az düşünüyorsunuz!
63. Yahut karanın ve
denizin karanlıklarında size yolunuzu gösteren ve rahmetinin önünden rüzgârları
bir müjdeci olarak gönderen mi? Allah ile birlikte başka bir ilâh mı var!?
Allah, onların ortak koştuklarından yücedir.
64. Yoksa,
başlangıçta yaratmayı yapan, sonra onu tekrarlayan ve sizi gökten ve yerden
rızıklandıran mı? Allah ile birlikte başka bir ilâh mı var!? De ki, “Eğer doğru
söyleyenler iseniz kesin delilinizi getirin.”
65. De ki:
“Göktekiler ve yerdekiler gaybı bilemezler, ancak Allah bilir. Onlar öldükten
sonra ne zaman diriltileceklerinin de farkında değildirler.”
66. Ahiret (gününün
gerçekleşeceği) hakkında bilgi (peygamberler aracılığı ile) onlara peş peşe
gelmiştir. Fakat onlar bu konuda şüphe içindedirler. Daha doğrusu onlar
ahiretten yana kördürler.
67. İnkâr edenler
dediler ki: “Biz ve babalarımız toprak olmuş iken mi, gerçekten bizler mi
(diriltilip) çıkarılacağız?”
68. “Andolsun, bizler
de bizden önce babalarımız da bununla tehdit edilmiştik. Bu, öncekilerin masallarından
başka bir şey değildir.”
Not.1 VARAKA: Nun 2, 51, Tekvir 22, Furkan 5, Neml 68,
Nahl 103, Enfal 31, Tevbe 61:
Hıristiyan asıllı Varaka b. Nevfel, hem Hz. Muhammed’in
soyundandı, hem de Hz. Hatice’nin amcaoğluydu. Birçok dini biliyordu, bilge bir adamdı. İslami kaynaklarda “Hem
Arapça, hem de İbranice/Süryanice bildiği, Tevrat konusunda iyi bir uzman
olduğu ve kendisinin Hıristiyan olduğu, İncil’in Arapçaya çevirisini yaptığı” ifade ediliyor. Varaka ölünce Hz. Muhammed’e vahiy gelmiyor/kesiliyor.
Vahyin kesildiğine dair ayet de var. Duha suresi hemen
başta bunu açıklıyor. Öyle ki, Hz. Muhammed Varaka’nın ölümünden sonra
oluşan bu boşluk ve vahyin kesilmesi nedeniyle, defalarca dağa çıkıp intihar etmek istiyor; ancak her seferinde
Cebrail gelip onu yatıştırıyor, onu intihar etmekten vazgeçiriyor. Buhari’de ve
başka birçok kaynakta anlatılan bu bilgiler anlamlı. Şöyle ki, Varaka’nın ölümü
üzerine Muhammed’in çok üzülmesi, onun ölümüyle birlikte vahyin uzun süre
gelmemesi ve kendisinin sık sık dağa çıkıp intihara kalkışması, hatta zaman
zaman geceleri uyuyamaması, az önce de belirtildiği gibi vahye ara verilmesi
sonucu bazılarının ona, ‘Ey Muhammed, bakıyoruz
senin şeytanın bu günlerde artık sana bilgi iletmiyor/vahiy getirmiyor’ demesi aslında dikkate değer
açıklamalardır. Bir de zaten ona inanmayan o günün
insanları, ‘Muhammed’in söyledikleri,
hep eskilerin masallarıdır. Arkadaşlarından birilerine yazdırıyor...’ gibi
sözleri hep söylerlerdi. Çoğu, Hz. Muhammed’in anlattıklarını boş buluyorlardı.
Bütün bunlar yukarıdaki gibi ayetlerde de anlatılmaktadır.
Kaynak: Arif Tekin, Bilinmeyen
Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın Kökeni -2), (pdf-s.35-36).
69. De ki:
“Yeryüzünde dolaşın da suçluların sonunun nasıl olduğuna bir bakın.”
70. Onlardan yana
üzülme. Kurdukları tuzaklardan ötürü de sıkıntıya düşme.
71. Onlar, “Eğer
doğru söyleyenler iseniz, bu tehdit ne zaman gerçekleşecek?” diyorlar.
72. De ki: “Belki de
acele gelmesini istediğiniz şeyin bir kısmı size çok yaklaşmıştır.”
73. Şüphesiz senin
Rabbin insanlara karşı lütuf sahibidir. Ancak onların çoğu şükretmezler.
74. Şüphesiz senin
Rabbin, onların kalplerinin gizlediği şeyleri de, açığa çıkardıklarını da
mutlaka bilir.
75. Gökte ve yerde
gâib (gizli) hiçbir şey yoktur ki apaçık bir Kitap’ta (Levh-i Mahfuz’da)
olmasın.
Not.1 Bürûc 17, 18, Neml 75: “Dünyadaki bütün olayların ve Tanrıların isteklerinin gökte yıldızlarla
yazılı olduğu” teması çok tanrılı
Sumer Uygarlığından kaynaklanmaktadır. Aynı inanış Kur’an’da “Levh-i Mahfuz” olarak sürüyor. Buruc 22’ye göre Kur’an
bile gökte yazılı bulunuyor. Sumer’den kaynaklanan bir inanç!
bkz.
Muazzez İlmiye Çığ, Kuran, İncil ve
Tevrat’ın Sumerdeki Kökeni, (pdf-s.24 ve s.28’de dipnot 23).
76. Şüphesiz bu
Kur’an, İsrailoğullarına üzerinde ayrılığa düştükleri şeylerin çoğunu
açıklıyor.
77. Şüphesiz o,
elbette mü’minler için bir hidayet ve bir rahmettir.
78. Şüphesiz senin
Rabbin, onların arasında hükmünü verecektir. O, mutlak güç sahibidir, hakkıyla
bilendir.
79. Öyle ise Allah’a
tevekkül et. Çünkü sen apaçık bir hak üzere bulunuyorsun.
80. Şüphesiz sen
ölülere duyuramazsın. Arkalarına dönüp kaçarlarken sağırlara da çağrıyı
duyuramazsın.
Not.1 Bu
ayet de iki ayrı yerde geçiyor (Neml 80,
Rum 52). bkz. Arif Tekin, Sümerlerden
İslam’a Kutsal Kitaplar ve Dinler, (pdf-s.137)
81. Körleri
sapıklıklarından vazgeçirip doğru yola getiremezsin. Ancak âyetlerimize inanıp
da müslüman olmuş olanlara duyurabilirsin.
82. (Kıyametin
kopacağına dair) o söz başlarına gelince, onlar için yerden kendilerine bir
dâbbe (canlı bir yaratık) çıkarırız. O, onlara insanların âyetlerimize kesin
olarak inanmadıklarını söyler.
83. Her ümmetten
âyetlerimizi yalanlayanlarından bir grubu toplayacağımız ve bunların (topluca
hesap yerine) sevk edilecekleri günü hatırla.8
84. Hesap yerine
geldiklerinde Allah şöyle der: “Siz benim âyetlerimi, onları ilmen
kavramamışken yalanladınız öyle mi? Yoksa ne yapıyordunuz ki?!”
85. Zulümlerinden
dolayı sözü edilen azap tepelerine iner de artık konuşamazlar.
86. Onlar görmüyorlar
mı ki, biz geceyi içinde rahat etsinler diye, gündüzü de (her şeyi) gösterici
(aydınlık) olarak yarattık. Şüphesiz bunda inanan bir toplum için elbette
(Allah varlığını gösteren) deliller vardır.
87. Sûr’a üfürüleceği
ve Allah’ın dilediği kimselerden başka göklerdeki herkesin, yerdeki herkesin
korkuya kapılacağı günü hatırla. Hepsi de boyunlarını bükerek O’na gelirler.
88. Dağları görürsün,
onları hareketsiz sanırsın. Hâlbuki onlar bulutların geçişi gibi hareket
ederler. Bunu, her şeyi sağlam ve yerli yerince yapan Allah yapmıştır. Şüphesiz
O, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.
89. Her kim iyi amel
getirirse, ona ondan daha hayırlısı vardır. Onlar o gün korkudan emindirler.
90. Kimler de kötü
amel getirirse, yüzüstü ateşe atılırlar. (Onlara), “Ancak yaptıklarınızın
karşılığını görüyorsunuz” (denir.)
91-92. De ki: “Bana ancak,
bu beldenin (Mekke’nin); onu mukaddes kılan ve her şey kendisine ait olan
Rabbine kulluk yapmam emredildi. Yine bana, müslümanlardan olmam ve Kur’an’ı
okumam emredildi.” Artık kim doğru yola girerse yalnız kendisi için girer. Kim
de doğru yoldan saparsa, de ki: “Ben ancak uyarıcılardanım.”
93. De ki: “Hamd
Allah’a mahsustur. O, âyetlerini size gösterecek ve siz de onları
tanıyacaksınız. Rabbin, yaptıklarınızdan habersiz değildir.”
DİPNOTLAR (Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Dipnotları)
1. “Hurûf-u mukatta’a”
adı verilen bu tür harfler için, Bakara sûresinin ilk âyetinin dipnotuna
bakınız.
2. Mûsâ peygamberin bu
yolculuğu için ayrıca bakınız: Tâ-Hâ sûresi, âyet 10 ve devamı.
3. Hz. Mûsâ’nın bu
mucizesi ile ilgili olarak ayrıca bakınız:Ta-Hâ sûresi, âyet, 22-23.
4. İfrit, “Şeytanî
özelliklerde ileri gitmiş, tuttuğunu devirir, güçlü, becerikli, ele avuca
sığmaz” demektir. İfade, hem insanlar hem de cinler için kullanılır.
5. Âyetteki “Allah’ın
tuzak kurması” ifadesi mecazî olup, “inkârcılara mühlet verip sonra onları
ansızın yakalaması”, “inkârcıların inkârlarına ceza ile karşılık vermesi” gibi
anlamlar ifade eder.
6. Aynı olay için
bakınız: Şu’arâ sûresi, âyet, 173.
7. Âyetin son cümlesi,
“Hayır, onlar hakka sırt çeviren bir kavimdir” şeklinde de tercüme edilebilir.
8. Bu âyet şu şekilde
de tercüme edilmektedir: “O gün her ümmetten âyetlerimizi yalanlayanları bir
grup hâlinde toplayacağız. Bunlar (topluca hesap yerine) sevk edileceklerdir.”
KASAS | HİKÂYELER (KISSALAR)
KAYNAK KİTAPLARIN LİNKLERİ
1. Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni 2. Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın Kökeni -2) 3. Arif Tekin, Sümerlerden İslam'a Kutsal Kitaplar ve Dinler 4. Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Hz. Muhammed'in Ölümü 5. Muazzez İlmiye Çığ, Kuran, İncil ve Tevrat’ın Sumerdeki Kökeni |