99- SAVAŞ (CİHAD) | MUHAMMED (KITÂL)
(Kitap
Sırası-47)
Şefkatle
merhamet eden Allah’ın adıyla.
1. İnkâr edenler ve
Allah yolundan alıkoyanlar var ya; işte, Allah onların bütün amellerini boşa
çıkarmıştır.
2. İnanıp salih
ameller işleyenlerin ve Muhammed’e indirilene -ki o Rablerinden gelen haktır-
inananların ise Allah günahlarını örtmüş ve hâllerini düzeltmiştir.
3. Bu, inkâr
edenlerin batıla uymaları ve inananların Rablerinden gelen gerçeğe uymalarından
dolayıdır. İşte Allah, onların örnek teşkil edecek durumlarını insanlara böyle
anlatır.
4. (Savaşta) inkâr
edenlerle karşılaştığınız zaman boyunlarını vurun. Nihayet onları çökertip
etkisiz hâle getirdiğinizde bağı sıkı bağlayın (sağ kalanlarını esir alın).
Artık bundan sonra (esirleri) ya karşılıksız ya da fidye karşılığı salıverin.
Savaş sona erinceye kadar hüküm budur.1 Eğer Allah dileseydi,
onlardan öç alırdı. Fakat sizi birbirinizle denemek için böyle yapıyor. Allah
yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların amellerini asla boşa
çıkarmayacaktır.
Not.1 Muhammed
4: Müslümanların bir diğer gelir
kaynağı da esir alınan gayrimüslimlerden
aldıkları kurtuluş fidyesidir. Bu ayette fidye konusunda da bir
açıklama yapılmaktadır.
Bu sure peygamberliğin bitmek üzere olduğu bir dönemde ortaya inmeye
başlamıştır ki, artık neredeyse Muhammed,
düşmanlarına karşı askeri alanda çok
güçlü bir konuma gelip savunma
aşamasından taarruz aşamasına geçmişti. bkz. Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni, (pdf-s.263).
Not.2 Enfâl
12-13, Âl-i İmrân 127, Nisâ 89, 91, Muhammed 4, Tevbe 1-2, 4-5: Kur’an’ın Allah’ı, Muhammed’in güçlü olduğu dönemlerde
(Medine dönemi ve sonrasında) karşı
tarafa kan kusturacak ayetler göndermiş ve inanmayanlar diye nitelenen insanlara
ölüm fermanını vermiştir.
Bu ayetlerde bir yaratıcı
olarak insanlara çözüm yerine
katliam önerilmiştir.
Hele hele Kur’an’ın en son inen Tevbe Suresi’nin ilk beş ayetinde inanmayanlara karşı adeta meydan okunmuştur.
Radikal Müslümanların çoğu, bu ayetleri delil olarak
gösterip inanmayanlara karşı savaş ilan etmeyi bir ilahi emir olarak telakki
eder ve inanmayanların katli
vaciptir derler.
Zaten sertlik ifade
ettikleri için İslam âlimleri nezdinde bu
ayetlere “seyf-kılıç” ayetleri
denir.
Muhammed savunmada olduğu
zaman ona çok ılımlı ve barışçıl ayetler inmiş; güçlü olduğu dönemdeyse tersine
onların idamlarını onaylayan ayetler inmeye başlamıştır.
bkz. Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni, (pdf-s.265-266).
Not.3 Enfal
12, Muhammed 4: Kur’an,
inanmayanlarla çarpıştığınız zaman onların boyunlarını
vurun, parmaklarını doğrayın
demek suretiyle çok ağır bir ceza
öneriyor. (Enfal 12, Muhammed 4)
Halbuki eğer Kur’an’ın arkasında inanılan o
çok adil ve büyük Tanrı olsaydı,
ona düşen, kimsenin kılma dokunmadan barışçıl
bir çözüm üretmek ve sosyal
barışı sağlamak olurdu.
bkz. Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni, (pdf-s.266-267).
Not.4 Bu
ayette özetle “Ben bir Allah olarak
sizi birbirinizle çarpıştırmakla kendinizi denemek istiyorum” deniyor.
Demek ki Kur’an’ın Allah’ı insanları
birbirleriyle çarpıştırmaktan hiç rahatsız olmuyor.
Ayrıca, onlardan hangisinin
imanlı, hangisinin imansız olduğunu ancak
onları sınamakla, birbirleriyle
çarpıştırmakla bilebildiğini kabul ediyor.
Zaten bu konudaki ayetlerin
haddi hesabı yoktur. Kur’an’ın Allah’ı,
her ne kadar Kur’an’ın birçok yerinde “Ben
gaybı da bilirim” diyorsa da bu
gibi ayetlerle her şeyi bilmediğini gayet açık bir şekilde itiraf ediyor.
bkz. Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni, (pdf-s.266-267).
Not.5 KUR’AN’DA KÖLE: Beled 11-13,
İnsan 8, Bakara 177-178, 221, Ahzâb 26-27, Nisâ 92, Muhammed 4, Mücâdele 3,
Mâide 89, Tevbe 60:
İslam inancına göre Allah’a inanan bir insana kul
anlamına gelen “abd” denir.
Büyük
diye düşünülen Allah,
acaba niçin kabul ediyor ki onun
bir kısım kulları başka kullarını
kendine köle-abd olarak kullansınlar?
Kabul etmek şöyle dursun, üstelik Tanrı, bir kısım insanın diğer bir kısım insanı kendine köle yapması için
kendi ayetleriyle bu işi organize
edip bu konuda fetva veriyor.
bkz. Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni, (pdf-s.291-292).
Konu.1 KUR’AN’DA KÖLE: Beled 11-13,
İnsan 8, Bakara 177-178, 221, Ahzâb 26-27, Nisâ 92, Muhammed 4, Mücâdele 3,
Mâide 89, Tevbe 60:
(BU
KONU BELED SURESİ’NİN SONUNDA -20. ayetten sonra- GENİŞ KAPSAMLI
İŞLENMEKTEDİR)
5. Onları doğruya
ve güzele erdirecek ve durumlarını düzeltecektir.
6. Onları,
kendilerine tanıttığı cennete koyacaktır.
7. Ey iman edenler!
Eğer siz Allah’a yardım ederseniz (emrini tutar, dinini uygularsanız), O da
size yardım eder ve ayaklarınızı sağlam bastırır.
Not.1 Âl-i
İmrân 140-142, 144, 152-153, 165-167, 169-173, Muhammed 4-7: Bedir Savaşından bir yıl sonra meydana
gelen Uhud Savaşı’nda Müslümanlar büyük bir hezimete
uğramışlardı. Allah Bedir
Savaşında verdiği destek* ve sözlerle
çelişen bu durumu açıklayabilmek için Uhud Savaşı’ndan sonra inen bu gibi ayetlerde ilginç nedenler
bildirerek kendini savunur. (*
Destek ayetleri: Enfâl 1-13, 17, 19, 30, 43-44, 50-54, Al-i İmrân 13, 123-126,
Ahzâb 9, Muhammed 27, Tevbe 25-26)
Uhud
Savaşı’nın kayıp nedeni ilgili ayetlerde
özetle “Savaşı kazanmak varsa, kaybetmek
de vardır. Biz, savaşı bazen insanların bir kesimine, bazen de diğer
kesimine kazandırırız. Böyle yapmakla, hem
inananların kim olduklarını ortaya çıkarmak, hem de sizden şehit edinmeyi hedeflemek istiyoruz” şeklinde açıklanıyor.
Kaynak: Arif
Tekin, Kur'an'ın Kökeni,
(pdf-s.96-98).
Ayrıca: Bedir, Uhud, Hendek, Hayber, Beni Nadir, Beni Kaynuka ve Beni Kureyza savaşları için (pdf-s.89-118) Başta “Batn-i Nahle” vak’ası olmak üzere bu savaşların başlıca nedenleri için (pdf-s.119-137)
Not.2 Bu
ayette “Eğer siz Allah’a yardım
ederseniz...” diyor. Güya burada Allah’a
yardımdan gaye, onun dinine bağlanmakmış! Eleştirilerden
kurtulmak için başvurulan bir yorumdur bu.
Kaynak: Arif
Tekin, Kur'an'ın Kökeni, (pdf-s.98).
8. İnkâr edenlere
gelince, yıkım onlara! Allah, onların işlerini boşa çıkarmıştır.
9. Bu, Allah’ın
indirdiğini beğenmemeleri, bu sebeple de Allah’ın onların amellerini boşa
çıkarmasındandır.
10. Onlar yeryüzünde
dolaşıp, kendilerinden öncekilerin sonlarının nasıl olduğuna bakmadılar mı?
Allah, onları yerle bir etmiştir. İnkâr edenlere de bu akıbetin benzerleri
vardır.
11. Bu, Allah’ın
inananların yardımcısı olması, inkâr edenlerin ise, hiçbir yardımcısı
bulunmamasından dolayıdır.
12. Şüphesiz Allah,
inanıp salih ameller işleyenleri, içinden ırmaklar akan cennetlere koyacaktır.
İnkâr edenler ise (dünya zevklerinden) yararlanırlar ve hayvanların yediği gibi
yerler. Onların kalacakları yer ateştir.
Not.1 Kalem
10, 13, 16, Müddessir 19-20, Tebbet 1, Maun 4, Fil 5, Humeze 1, Kamer 20, 31,
Araf 175-176, Yasin 8, Furkan 44, En’am 39, Sebe 33, Mutaffifin 1, Rad 6, Dehr
4, Enfal 12-13, A. İmran 152, Cuma 5, Muhammed 12: Allah, Kuran’daki olup bitenlere inanmayan insanlara sadece hayvanlar
tabirini kullanmamış; daha
ağır terimler de kullanmıştır.
a) “...ancak hayvanlar gibiler. Hatta
daha beterler” (Furkan 44)
b) “...onların durumu, ciltler
dolusu kitap yükletilen eşeğin
durumuna benzer” (Cuma 5)
c) Daha beteri tanrının insana köpek demesi: “Onun durumu köpeğin haline benzer...” (Araf
175-176)
d) Yine Allah, Ebu Leheb hakkında, “Elleri
kurusun” (Tebbet 1), önceki
peygamberlerin kavimlerine verdiği cezalardan söz ederken “Burnunu kıracağız/ burnunu yere sürteceğiz” (Kalem
16), Ad kavmine verdiği ceza konusunda da “Dibinden
kopmuş hurma kütüğü gibi yoluverdiler” (Kamer 20) Semud kavminin
cezasıyla ilgili, “Ağılcı çırpısı gibi
döküldüler” (Kamer 31), Ebabil kuşlarının hışmına uğrayan Ebrehe ve
ordusu için “Yenik ekin gibi yaptı”
(Fil 5), inanmayanlar için “Hayvan gibi
yayıp içerler” (Muhammed 12), “Vay
şu insanların haline!” (Mutaffifin 1, Humeze 1 vb), “Ayetlerimi yalanlayanlar sağır, dilsizler ve karanlık içindeler”
(En’am 39) gibi ifadeler kullanmıştır.
e) Kalem 10’da Allah beğenmediği insan
hakkında, “Mehin”
diyor ki bu kelime hor, alçak, dölü tutmaz erkek hayvan, dar
görüşlü insan anlamlarına gelir. Yine aynı surenin bir başka ayetinde (Kalem 13) insana “Zenim” diyor ki soysuz, nesebi bellisiz kişi anlamına gelir.
f) Bazı ayetlerde de Kur’an, ahrette bazı insanların boğazına köpek
tasması gibi demir geçirileceğini yazıyor (Kalem 16, Müddessir 19-20,
Tebbet 1, Maun 4, Fil 5, Hümeze 1, Kamer 20, 31, Yasin 8, Sebe 33, Mutaffifin
1, Rad 6, Dehr 4).
g) Allah ayrıca Uhud harbiyle ilgili:
“Allah’ın izniyle siz düşmanlarınızı kesip doğruyordunuz” (A. İmran 152), Bedir harbiyle ilgili, “Biz
Allah olarak düşmanın kalbine korku bırakacağız, siz onların boyunlarının
üstüne vurun, parmaklarını doğrayın” (Enfal 12-13) gibi akıl almaz sözler sarfediyor!
Özetle; Demek
ki Tevrat ve Kuran’da anlatılan efsanelere inanmayan insanlar, insanlık
adına ne kadar yararlı şeyler de icat etse yine kutsal
dinlerin Allah’ı katında hayvanlardan
beterler; hatta eşekten
farkları yoktur. Bu ifadeler kâinatın
yaratıcısı olduğuna inanılan bir
tanrıya isnat edilemez!
bkz. Arif Tekin, Sümerlerden İslam’a Kutsal Kitaplar ve Dinler, (pdf-s.160-161 ve
147).
13. (Ey Muhammed!)
Seni çıkaran kendi memleket halkından daha güçlü nice memleket halkları vardı
ki, biz onları helâk ettik. Onların hiçbir yardımcısı da olmadı.
Not.1 Furkan 38, İsra 15, 16, Fussilet 13, 16, Ahkaf 27, Ankebut
38, Hac 44, Muhammed 13: “Tanrı
kızmaya görsün, kendi ülkesi bile olsa yakıp yıktırır” teması çok tanrılı Sumer Uygarlığından
kaynaklanmaktadır. Bu temalar başta Tevrat olmak üzere diğer inanç
sistemleri üzerinden İslam’a geçmiştir. bkz. Muazzez İlmiye Çığ, Kuran, İncil ve Tevrat’ın Sumerdeki Kökeni,
(pdf-s.17).
14. Rabbinin katından
açık bir belgesi olan kimse, kötü işleri kendisine güzel gösterilen ve
nefislerinin arzularına uyan kimseler gibi midir?
15. Allah’a karşı gelmekten
sakınanlara söz verilen cennetin durumu şöyledir: Orada bozulmayan su
ırmakları, tadı değişmeyen süt ırmakları, içenlere zevk veren şarap ırmakları
ve süzme bal ırmakları vardır. Orada onlar için meyvelerin her çeşidi vardır.
Rablerinden de bağışlama vardır. Bu cennetliklerin durumu, ateşte temelli
kalacak olan ve bağırsaklarını parça parça edecek kaynar su içirilen kimselerin
durumu gibi olur mu?
Not.1 A’râf 19-26, Meryem 61-62, Tâhâ 115-122, Bakara 31-32,
35-37, Muhammed 15, Saff 12: “Âdem’in
cennetten kovulması” hikâyesi Tevrat’ta daha ayrıntılı anlatılmaktadır.
Ancak bu hikâye aslında çok tanrılı Sumerlerden gelmektedir.
bkz. Muazzez İlmiye Çığ, Kuran, İncil ve Tevrat’ın Sumerdeki Kökeni, (pdf-s.41-44).
Not.2 Rahman
68, Muhammed 15: Bu ayetlerde Cennette hem hurma, hem
de bal ırmağı bulunduğunu yazıyor.
Bu inanç da çok tanrılı Sumer
Uygarlığından kaynaklanmaktadır. Yine tabletlerdeki bilgilerden hareketle
onların Dilmun denilen cennetlerinde ilk etapta suyun bulunmamış olması; daha
sonra Güneş tanrısı Utu/Şamas tarafından var edilmesi ve bunun sonucu olarak da
her tarafın bağ-bahçe, yeşillik olması gibi ortak bilgiler söz konusu. Ayrıca
bu cennette bal ile hurma ağacının
bulunması, Enki ve Ninhursag arasında yaşanan bu olaydan dolayı artık kadın doğumlarının o tarihten bu yana
sancılı geçeceği gibi hem Tevrat,
hem de İslam’da varolan bilgilerin kökenine gönderme yapacak açık kanıtlardır.
bkz. Arif Tekin, Sümerlerden İslam’a Kutsal Kitaplar ve
Dinler, (pdf-s.54).
Not.3 Burada
“cennette, içenlere zevk veren şarap ırmakları”ndan söz ediliyor. İçki olayı çok tanrılı Sümerlerin “İnanna’nın Yeraltı Dünyasına İnişi”
adlı efsanelerinde -farklı biçimde de olsa-
anlatılmıştır. bkz. Arif Tekin, Sümerlerden
İslam’a Kutsal Kitaplar ve Dinler, (pdf-s.57).
Not.4 ZALİM HACCAC’IN KUR’AN’DA YAPTIĞI
DEĞİŞİKLİKLER: Tekvir 24, Şuara 116, 167, Yunus 22, Yusuf 45, Zuhruf
32, Mü’minun 85-86, 89, Bakara 259, Muhammed 15, Maide 48, Hadid 7:
Gaddarlığıyla tarihe geçen Haccac b. Yusuf (halk tabiriyle Haccac-ı Zalim) Kur’an’ın on bir-on iki
yerinde (yukarıdaki ayetlerde) değişiklik yapmıştır.
Haccac b. Yusuf’un oynama yaptığı, değiştirdiği iddia edilen
ayetleri aşağıya alıyorum:
Kitab-üI Mesahif, İbn-i Ebu Davud Sicistani,
1/280, no: 142 ve devamı. Bakara 259'da geçen ‘Iem yelesemeh’ kelimesinde aslında son harf olan (h) yoktur. Maide 48’de geçen 'Şir'aten' kelimesi, aslında 'Şeriaten'
imiş; ama Haccac değiştirmiş. Yine Yunus
22’de geçen 'Yüseyyirukum'
aslında 'Yünşiruküm' biçimindeymiş. Yusuf 45’te geçen 'Ünebbiukum' kalıbı, aslında 'Afiktim'
şeklindeymiş. Mü'minun 85, 86 ve 89’da
'Lillafı' geçiyor. Bunlar da aslında
'Allah' şeklinde yazılıymış. Şuara 116’da
Nuh hakkında geçen 'Meretimin'
aslında 'Muhrecin' imiş. Yine Şuara 167’de Lut hakkında kullanılan 'Muhrecin' kelimesi, aslında 'Meretimin' şeklindeymiş. Zuhruf 32’de geçen, 'Maişet' kelimesi de aslında 'Meayiş' biçimindeymiş. Muhammed 15’te geçen ‘Âsin' kelimesi, aslında 'Yasin' şeklindeymiş. Hadid 7’de 'Enfiku' kelimesi de aslında 'İttekav'
biçimindeymiş. Tekvir 24’de geçen 'Denin' kelimesi de aslında 'Zenin' şeklindeymiş.
Tüm bunları Haccac b. Yusuf değiştirmiştir. Bir iş ki bu adam da ona bulaşmışsa
düşünmek lazım.
bkz.
Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an
(Kur'an'ın Kökeni -2), (pdf-s.217-218).
Not.5 ZALİM HACCAC HAKKINDA KISA BİR BİLGİ:
Kendisi (h. 41-95) yılları arasında yaşamış. Aslen Sakif kabilesinden olup Emevilerin en zalim valilerindendir.
En çok Emevi sultanı Mervan b. Hakem döneminde yıldızı parlamış. Tabi ki o da
Emevilerin sadık bir adamıydı. O sıralar halifelik davasında bulunan Zübeyr b.
Avam’ın oğlu Abdullah, Mekke’ye yerleşiyor (ki bu adam aynı zamanda Kur’an’ı
kitap haline getiren dört kişilik komisyonun bir üyesiydi). Abdullah’a muhalif
olan Haccac Mekke’yi ablukaya alıyor, sonunda Abdullah katledilince Haccac onun
vücudunu parçalara ayırıp Emevi lideri Mervan b. Hakem’e gönderiyor.
Tarihi
kaynaklar, Haccac’ın yüzbinlerce insanı katlettiğini, onbinlercesini
hapsettiğini, hatta tutuklular arasındaki otuz bin kişinin sadece kadın
olduğunu yazıyorlar.
Meşhur Ömer b. Abdülaziz onun hakkında “Dünyadaki her toplum kendi kötü adamıyla ortaya çıksa, biz de Haccac’la
çıksak, kesinlikle kötülükte şampiyon oluruz” diyor.
Yine
aynı Ömer “Velit Şam’da halife, Haccac Irak’ta vali,
onun kardeşi Yemen valisi, Osman b. Hayyan Hicaz bölgesinden sorumlu ve Kurre
de Mısır’da idareci olursa, demek ki dünya zulümle dolmuştur” diyor.
Haccac hicri 74. yılında Medine’ye
gidince çoğu sahabilere hakaret ediyor. Bunlar arasında meşhur olanları
da var. Mesela Enes b. Malik, Sehl b. Sa’d ve Cabir b. Abdullah gibi.
Süleyman
b. Abdülmelik görevi devralınca, Haccac’ın zindanlara
attığı insanlardan, yalnız bir
günde 81 bin kişiyi tahliye ediyor.
En korkutucu bilgileri, Tarih-i Hamis yazarı ve Mesudi yazmışlardır.
Katlettiği insanların sayısı hakkında çok yüksek rakamlardan, mesela 170 bin ölü ve tutuklu sayısından söz
ediliyor. Tabi ki o zaman insan nüfusu bugünkü kadar fazla değildi.
Dolayısıyla o zaman için bu sayı çok
yüksek bir rakam.
Süyuti
gibi biri Kur’an’ın orijinal olmadığına ilişkin bu kadar bilgi sunmuşsa, artık gerisini düşünmek lazım.
bkz.
Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an
(Kur'an'ın Kökeni -2), (pdf-s.218-219).
16. Onlardan seni
dinleyenler vardır. Fakat senin yanından çıktıkları zaman (alay ederek), kendilerine
bilgi verilmiş olanlara, “Az önce ne söyledi?” derler. İşte bunlar, Allah’ın,
kalplerini mühürlediği ve nefislerinin arzularına uyan kimselerdir.
17. Hidayete erenlere
gelince, Allah onların hidayetini artırır. Onların Allah’a karşı gelmekten sakınmalarını
sağlar.
18. Onlar kıyametin
kendilerine ansızın gelmesinden başka bir şey beklemiyorlar. Muhakkak onun
alametleri gelmiştir (ama öğüt almıyorlar). Kıyamet kendilerine gelip çatınca
öğüt almaları kendilerine ne fayda verecek?
19. Bil ki Allah’tan
başka hiçbir ilâh yoktur. Hem kendinin, hem de inanmış erkek ve kadınların
günahlarının bağışlanmasını dile! Allah, gezip dolaştığınız yeri de, içinde
kalacağınız yeri de bilir.
20. İnananlar, “Keşke
bir sûre indirilse!” derler. Fakat hükmü apaçık bir sûre indirilip de onda
savaştan söz edilince; kalplerinde hastalık olanların, ölüm baygınlığına girmiş
kimsenin bakışı gibi sana baktıklarını görürsün. O da onlara pek yakındır.
21. İtaat ve güzel
bir söz onlar için daha hayırlıdır. İş ciddileşince Allah’a verdikleri söze
bağlı kalsalardı, elbette kendileri için daha iyi olurdu.
22. Demek, yüz
çevirdiğinizde2 yeryüzünde bozgunculuk çıkaracak ve akrabalık
bağlarını koparacaksınız, öyle mi?
23. İşte bunlar,
Allah’ın lânetleyip, kulaklarını sağır, gözlerini kör ettiği kimselerdir.
24. Onlar Kur’an’ı
düşünmüyorlar mı? Yoksa kalplerin üzerinde kilitleri mi var?
Not.1 “APAÇIK ARAPÇA” KUR’AN’DA YABANCI
KELİMELER:
Meryem 97, Taha 113, Şuara
193-195, 198-199, Yusuf 2, En’am 92, Zümer 28, Fussilet 3, 44, Şura 7, Zuhruf 2-3,
Duhan 58, Ahkaf 12, Nahl 103, İbrahim 4, Rad 37: Bu ayetlerde (16 yerde)
Kur’an;
“Biz Kur’an’ı iyice anlayasınız diye apaçık Arapça indirdik”
diyor. Bir yerde;
“Arapça bilmeyene indirseydik, yine inanmazdı” diyor!
(Şuara 198-199). Bir yerde;
“‘Kur’an’ı bir insan öğretiyor’ dediklerini biliyoruz, o
kimsenin dili yabancıdır” diyor (Nahl 103).
Oysa; bu
ayetin Arapçasında geçen;
“KUFİ” kelimesi
Arapça değildir.
Farsça’dır, “kilit/ler”
anlamına gelir (Arapça karşılığı bulunmasına rağmen başka dilden alınmıştır. Çünkü kaynak o dilde anlatılan/yazılan
hikâyedir).
bkz. Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın
Kökeni -2), (pdf-s.282).
25. Kendileri için
hidayet yolu belli olduktan sonra gerisingeri dönenleri, şeytan aldatıp
peşinden sürüklemiş, ve kendilerini boş ümitlere düşürmüştür.
26. Bu, münafıkların,
Allah’ın indirdiğini beğenmeyen kimselere, “Bazı işlerde size itaat edeceğiz”
demelerindendir. Allah, onların gizlice konuşmalarını bilir.
27. Melekler, onların
yüzlerine ve sırtlarına vurarak canlarını alırken hâlleri nasıl olacak?
Not.1 Enfâl
50, Muhammed 27: Bedir Savaşı
kazanıldıktan sonra inen bu gibi
ayetlerde canları alınan müşriklerle akıl almaz bir biçimde alay ediliyor.
Ayrıca, Allah’ın bizzat savaşta inananlara yardım etme konusunda, -üstelik bir cinayet işinde- yemin etmesi, gerçekten düşündürücüdür!
Çünkü İslam inancına göre Allah yalan konuşmaz ki söylediği sözü yeminle
pekiştirsin! Allah’ın bazı ayetlerde yemin içip, bazılarında içmemesi, ister
istemez yeminsiz olan diğer ayetler hakkında güvensizliğe sebebiyet verir. Bu
açıdan Allah’ın, savaşta taraf tutmak
gibi çok kötü olan bir işte yemin içmesi ve bazı ayetlerini de yeminsiz
göndermesi gerçekten dikkat çekicidir.
İlginçtir ki, oluşan bu tip yardım ayetlerinin geçerliliği bir yıl
kadar sürmedi. (Ayetlerle) Allah’ın
yardımı öylesine abartılmıştı ki, sanki artık hiç savaş olmayacak,
sanki Müslümanlar hiç mağlup olmayacaktı. Tam tersine bir yıl sonra meydana gelen Uhud harbinde, dengeler altüst oldu ve
Müslümanlar çok ağır bir hezimete
uğradılar.
Kaynak: Arif
Tekin, Kur'an'ın Kökeni,
(pdf-s.94-95).
Ayrıca: Bedir, Uhud, Hendek, Hayber, Beni Nadir, Beni Kaynuka ve Beni Kureyza savaşları için (pdf-s.89-118) Başta “Batn-i Nahle” vak’ası olmak üzere bu savaşların başlıca nedenleri için (pdf-s.119-137)
28. Bu, Allah’ı
gazaplandıran şeylere uydukları ve O’nun hoşnut olduğu şeyleri beğenmedikleri
içindir. Allah da onların amellerini boşa çıkarmıştır.
29. Yoksa,
kalplerinde hastalık olanlar Allah’ın, kinlerini ortaya çıkarmayacağını mı sandılar?
30. Biz dileseydik,
onları sana gösterirdik de, sen onları yüzlerinden tanırdın. Andolsun, sen
onları, konuşma tarzlarından da tanırsın. Allah, yaptıklarınızı bilir.
31. Andolsun,
içinizden, cihad edenleri ve sabredenleri belirleyinceye ve durumlarınızı
ortaya koyuncaya kadar sizi deneyeceğiz.
32. İnkâr edenler,
Allah yolundan alıkoyanlar ve kendilerine hidayet yolu belli olduktan sonra
Peygamber’e karşı gelenler hiçbir şekilde Allah’a zarar veremezler. Allah,
onların amellerini boşa çıkaracaktır.
33. Ey iman edenler!
Allah’a itaat edin, Peygamber’e itaat edin. Amellerinizi boşa çıkarmayın.
34. İnkâr eden, Allah
yolundan alıkoyan, sonra da inkârcılar olarak ölenler var ya, Allah onları asla
bağışlamayacaktır.
35. Sakın za’f
göstermeyin. Üstün olduğunuz hâlde barışa çağırmayın. Allah sizinle beraberdir.
Sizin amellerinizi asla eksiltmeyecektir.
36. Şüphesiz dünya
hayatı ancak bir oyun ve eğlencedir. Eğer inanır ve Allah’a karşı gelmekten
sakınırsanız, O size mükâfatınızı verir ve sizden mallarınızı (tamamen sarf
etmenizi) istemez.
37. Eğer onları
sizden isteyip de sizi zorlasaydı, cimrilik ederdiniz, O da kinlerinizi ortaya
çıkarırdı.
38. İşte sizler,
Allah yolunda harcamaya çağrılıyorsunuz. Ama içinizden cimrilik yapanlar var.
Kim cimrilik yaparsa ancak kendi zararına cimrilik yapmış olur. Allah, her
bakımdan sınırsız zengindir, siz ise fakirsiniz. Eğer O’ndan yüz çevirecek
olursanız, yerinize başka bir toplum getirir de onlar sizin gibi olmazlar.
DİPNOTLAR (Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Dipnotları)
1. Savaşın sona
ermesinden maksat, başlanan belirli bir savaşın sona ermesi olabileceği gibi,
yeryüzünde savaşın sona ermesi, ortadan kalkması da olabilir.
2. Âyetin baş tarafı,
“Demek, başa geçtiğinizde..” şeklinde de tercüme edilebilir.
TALÂK | BOŞAMAK
KAYNAK KİTAPLARIN LİNKLERİ
1. Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni 2. Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın Kökeni -2) 3. Arif Tekin, Sümerlerden İslam'a Kutsal Kitaplar ve Dinler 4. Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Hz. Muhammed'in Ölümü 5. Muazzez İlmiye Çığ, Kuran, İncil ve Tevrat’ın Sumerdeki Kökeni |