ANA SAYFA AÇIKLAMALAR SURELER AYETLER İÇİNDEKİLER MEKKE DÖNEMİ NOTLAR HİCRET NOTLAR MEDİNE DÖNEMİ NOTLAR HZ. MUHAMMED’İN ÖLÜMÜ HZ. MUHAMMED’DEN SONRA SON NOTLAR




            99- SAVAŞ (CİHAD) | MUHAMMED (KITÂL) (Kitap Sırası-47)


SURE AÇIKLAMASI (Diyanet İşleri Başkanlığı)
Medine döneminde inmiştir. 38 âyettir. Sûre, adını Peygamber Efendimizin, ikinci âyette geçen adından almıştır. Sûre, ayrıca yirminci âyette geçen “el-Kıtâl” kelimesinden dolayı “Kıtâl sûresi”, diye de anılmaktadır. Sûrede temel konu cihad olmak üzere başlıca, savaş, esirler, ganimetler ve münafıkların durumu konu edilmektedir.

            Şefkatle merhamet eden Allah’ın adıyla.

1.         İnkâr edenler ve Allah yolundan alıkoyanlar var ya; işte, Allah onların bütün amellerini boşa çıkarmıştır.

2.         İnanıp salih ameller işleyenlerin ve Muhammed’e indirilene -ki o Rablerinden gelen haktır- inananların ise Allah günahlarını örtmüş ve hâllerini düzeltmiştir.

3.         Bu, inkâr edenlerin batıla uymaları ve inananların Rablerinden gelen gerçeğe uymalarından dolayıdır. İşte Allah, onların örnek teşkil edecek durumlarını insanlara böyle anlatır.

4.         (Savaşta) inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman boyunlarını vurun. Nihayet onları çökertip etkisiz hâle getirdiğinizde bağı sıkı bağlayın (sağ kalanlarını esir alın). Artık bundan sonra (esirleri) ya karşılıksız ya da fidye karşılığı salıverin. Savaş sona erinceye kadar hüküm budur.1 Eğer Allah dileseydi, onlardan öç alırdı. Fakat sizi birbirinizle denemek için böyle yapıyor. Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların amellerini asla boşa çıkarmayacaktır.

Not.1         Muhammed 4: Müslümanların bir diğer gelir kaynağı da esir alınan gayri­müslimlerden aldıkları kurtuluş fidyesidir. Bu ayette fidye konusunda da bir açıklama yapılmaktadır.

                   Bu sure peygamberliğin bitmek üzere olduğu bir dönemde ortaya inmeye başlamıştır ki, artık neredeyse Muhammed, düşmanlarına karşı askeri alanda çok güçlü bir konuma gelip savunma aşamasından taarruz aşamasına geçmişti.                          bkz. Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni, (pdf-s.263).

Not.2         Enfâl 12-13, Âl-i İmrân 127, Nisâ 89, 91, Muhammed 4, Tevbe 1-2, 4-5: Kur’an’ın Allah’ı, Muhammed’in güçlü olduğu dönemlerde (Medine dönemi ve sonrasında) karşı tarafa kan kusturacak ayetler göndermiş ve inanmayanlar diye nitelenen insanlara ölüm fermanını vermiştir.

                   Bu ayetlerde bir yaratıcı olarak  insanlara çözüm yerine katliam önerilmiştir.

                   Hele hele Kur’an’ın en son inen Tevbe Suresi’nin ilk beş ayetinde inanmayanlara karşı adeta meydan okunmuştur.

                   Radikal Müslümanların çoğu, bu ayetleri delil olarak göste­rip inanmayanlara karşı savaş ilan etmeyi bir ilahi emir olarak telakki eder ve inanmayanların katli vaciptir derler.

                   Zaten sert­lik ifade ettikleri için İslam âlimleri nezdinde bu ayetlereseyf-kılıçayetleri denir.

                   Muhammed savunmada olduğu zaman ona çok ılımlı ve ba­rışçıl ayetler inmiş; güçlü olduğu dönemdeyse tersine onların idamlarını onaylayan ayetler inmeye başlamıştır.

                   bkz. Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni, (pdf-s.265-266).

Not.3         Enfal 12, Muhammed 4: Kur’an, inanmayanlarla çarpıştığınız zaman onların boyun­larını vurun, parmaklarını doğrayın demek suretiyle çok ağır bir ceza öneriyor. (Enfal 12, Muhammed 4)

                   Halbuki eğer Kur’an’ın arkasında inanılan o çok adil ve büyük Tanrı olsaydı, ona düşen, kimsenin kılma dokunmadan barışçıl bir çözüm üretmek ve sosyal barışı sağlamak olurdu.

                   bkz. Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni, (pdf-s.266-267).

Not.4         Bu ayette özetle “Ben bir Al­lah olarak sizi birbirinizle çarpıştırmakla kendinizi denemek istiyorum” deniyor. Demek ki Kur’an’ın Allah’ı insanları birbirleriyle çarpıştırmaktan hiç rahatsız olmuyor.

                   Ayrıca, onlardan hangisinin imanlı, hangisinin imansız olduğunu ancak onları sı­namakla, birbirleriyle çarpıştırmakla bilebildiğini kabul ediyor.

                   Zaten bu konudaki ayetlerin haddi hesabı yoktur. Kur’an’ın Al­lah’ı, her ne kadar Kur’an’ın birçok yerinde “Ben gaybı da bili­rim” diyorsa da bu gibi ayetlerle her şeyi bilmediğini gayet açık bir şekilde itiraf ediyor.                                                          bkz. Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni, (pdf-s.266-267).

Not.5         KUR’AN’DA KÖLE: Beled 11-13, İnsan 8, Bakara 177-178, 221, Ahzâb 26-27, Nisâ 92, Muhammed 4, Mücâdele 3, Mâide 89, Tevbe 60:

                   İslam inancına göre Allah’a inanan bir insana kul anlamına ge­lenabddenir.

                   Büyük diye düşünülen Allah, acaba niçin kabul ediyor ki onun bir kısım kulları başka kullarını kendine köle-abd olarak kullansınlar?

                   Kabul etmek şöyle dursun, üstelik Tanrı, bir kısım insanın diğer bir kısım insanı kendine köle yapması için kendi ayetleriyle bu işi organize edip bu konuda fetva veriyor.

                   bkz. Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni, (pdf-s.291-292).

Konu.1      KUR’AN’DA KÖLE: Beled 11-13, İnsan 8, Bakara 177-178, 221, Ahzâb 26-27, Nisâ 92, Muhammed 4, Mücâdele 3, Mâide 89, Tevbe 60:

                   (BU KONU BELED SURESİ’NİN SONUNDA -20. ayetten sonra- GENİŞ KAPSAMLI İŞLENMEKTEDİR)

5.         Onları doğruya ve güzele erdirecek ve durumlarını düzeltecektir.

6.         Onları, kendilerine tanıttığı cennete koyacaktır.

7.         Ey iman edenler! Eğer siz Allah’a yardım ederseniz (emrini tutar, dinini uygularsanız), O da size yardım eder ve ayaklarınızı sağlam bastırır.

Not.1         Âl-i İmrân 140-142, 144, 152-153, 165-167, 169-173, Muhammed 4-7: Bedir Savaşından bir yıl sonra meydana gelen Uhud Savaşı’nda Müslümanlar büyük bir hezimete uğramışlardı. Allah Bedir Savaşında verdiği destek* ve sözlerle çelişen bu durumu açıklayabilmek için Uhud Savaşı’ndan sonra inen bu gibi ayetlerde ilginç nedenler bildirerek kendini savunur. (* Destek ayetleri: Enfâl 1-13, 17, 19, 30, 43-44, 50-54, Al-i İmrân 13, 123-126, Ahzâb 9, Muhammed 27, Tevbe 25-26)

                   Uhud Savaşı’nın kayıp nedeni ilgili ayetlerde özetle “Savaşı kazanmak varsa, kaybetmek de vardır. Biz, savaşı bazen insanların bir kesimine, bazen de di­ğer kesimine kazandırırız. Böyle yapmakla, hem inananların kim olduklarını ortaya çıkarmak, hem de sizden şehit edinmeyi hedef­lemek istiyoruzşeklinde açıklanıyor.

Kaynak:    Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni, (pdf-s.96-98).

Ayrıca:      Bedir, Uhud, Hendek, Hayber, Beni Nadir, Beni Kaynuka ve Beni Kureyza savaşları için (pdf-s.89-118) Başta “Batn-i Nahle” vak’ası olmak üzere bu savaşların başlıca nedenleri için (pdf-s.119-137)

Not.2         Bu ayette “Eğer siz Allah’a yardım ederseniz...” diyor. Güya burada Allah’a yardımdan gaye, onun dinine bağlanmakmış! Eleştirilerden kurtulmak için başvurulan bir yorumdur bu.

Kaynak:    Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni, (pdf-s.98).

8.         İnkâr edenlere gelince, yıkım onlara! Allah, onların işlerini boşa çıkarmıştır.

9.         Bu, Allah’ın indirdiğini beğenmemeleri, bu sebeple de Allah’ın onların amellerini boşa çıkarmasındandır.

10.       Onlar yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden öncekilerin sonlarının nasıl olduğuna bakmadılar mı? Allah, onları yerle bir etmiştir. İnkâr edenlere de bu akıbetin benzerleri vardır.

11.       Bu, Allah’ın inananların yardımcısı olması, inkâr edenlerin ise, hiçbir yardımcısı bulunmamasından dolayıdır.

12.       Şüphesiz Allah, inanıp salih ameller işleyenleri, içinden ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. İnkâr edenler ise (dünya zevklerinden) yararlanırlar ve hayvanların yediği gibi yerler. Onların kalacakları yer ateştir.

Not.1         Kalem 10, 13, 16, Müddessir 19-20, Tebbet 1, Maun 4, Fil 5, Humeze 1, Kamer 20, 31, Araf 175-176, Yasin 8, Furkan 44, En’am 39, Sebe 33, Mutaffifin 1, Rad 6, Dehr 4, Enfal 12-13, A. İmran 152, Cuma 5, Muhammed 12: Allah, Kuran’daki olup bitenlere inanmayan insanlara sadece hayvanlar tabirini kullanmamış; daha ağır terimler de kullanmıştır.

a)               “...ancak hayvanlar gibiler. Hatta daha beterler” (Furkan 44)

b)               “...onların durumu, ciltler dolusu kitap yükletilen eşeğin durumuna benzer” (Cuma 5)

c)               Daha beteri tanrının insana köpek demesi: “Onun durumu köpeğin haline benzer...” (Araf 175-176)

d)               Yine Allah, Ebu Leheb hakkında, “Elleri kurusun” (Tebbet 1), önceki peygamberlerin kavimlerine verdiği cezalardan söz ederken Burnunu kıracağız/ burnunu yere sürteceğiz” (Kalem 16), Ad kavmine verdiği ceza konusunda da “Dibinden kopmuş hurma kütüğü gibi yoluverdiler” (Kamer 20) Semud kavminin cezasıyla ilgili, “Ağılcı çırpısı gibi döküldüler” (Kamer 31), Ebabil  kuşlarının hışmına uğrayan Ebrehe ve ordusu için “Yenik ekin gibi yaptı” (Fil 5), inanmayanlar için “Hayvan gibi yayıp içerler” (Muhammed 12), “Vay şu insanların haline!” (Mutaffifin 1, Humeze 1 vb), “Ayetlerimi yalanlayanlar sağır, dilsizler ve karanlık içindeler” (En’am 39) gibi ifadeler kullanmıştır.

e)               Kalem 10’da  Allah beğenmediği insan hakkında, “Mehin” diyor  ki bu kelime hor, alçak, dölü tutmaz erkek hayvan, dar görüşlü insan anlamlarına gelir. Yine aynı surenin bir başka ayetinde (Kalem 13) insana “Zenim” diyor  ki soysuz, nesebi bellisiz kişi anlamına gelir.

f)                Bazı ayetlerde de Kur’an, ahrette bazı insanların boğazına köpek tasması gibi demir geçirileceğini yazıyor (Kalem 16, Müddessir 19-20, Tebbet 1, Maun 4, Fil 5, Hümeze 1, Kamer 20, 31, Yasin 8, Sebe 33, Mutaffifin 1, Rad 6, Dehr 4).

g)               Allah ayrıca Uhud harbiyle ilgili: “Allah’ın izniyle siz düşmanlarınızı kesip doğruyordunuz” (A. İmran 152), Bedir harbiyle ilgili, “Biz Allah olarak düşmanın kalbine korku bırakacağız, siz onların boyunlarının üstüne vurun, parmaklarını doğrayın (Enfal 12-13) gibi akıl almaz sözler sarfediyor!

Özetle;      Demek ki Tevrat ve Kuran’da anlatılan efsanelere inanmayan insanlar, insanlık adına ne kadar yararlı şeyler de icat etse yine kutsal dinlerin Allah’ı katında hayvanlardan beterler; hatta eşekten farkları yoktur. Bu ifadeler kâinatın yaratıcısı olduğuna inanılan bir tanrıya isnat edilemez!

                   bkz. Arif Tekin, Sümerlerden İslam’a Kutsal Kitaplar ve Dinler, (pdf-s.160-161 ve 147).

13.       (Ey Muhammed!) Seni çıkaran kendi memleket halkından daha güçlü nice memleket halkları vardı ki, biz onları helâk ettik. Onların hiçbir yardımcısı da olmadı.

Not.1         Furkan 38, İsra 15, 16, Fussilet 13, 16, Ahkaf 27, Ankebut 38, Hac 44, Muhammed 13: “Tanrı kızmaya görsün, kendi ülkesi bile olsa yakıp yıktırır” teması çok tanrılı Sumer Uygarlığından kaynaklanmaktadır. Bu temalar başta Tevrat olmak üzere diğer inanç sistemleri üzerinden İslam’a geçmiştir.                      bkz. Muazzez İlmiye Çığ, Kuran, İncil ve Tevrat’ın Sumerdeki Kökeni, (pdf-s.17).

14.       Rabbinin katından açık bir belgesi olan kimse, kötü işleri kendisine güzel gösterilen ve nefislerinin arzularına uyan kimseler gibi midir?

15.       Allah’a karşı gelmekten sakınanlara söz verilen cennetin durumu şöyledir: Orada bozulmayan su ırmakları, tadı değişmeyen süt ırmakları, içenlere zevk veren şarap ırmakları ve süzme bal ırmakları vardır. Orada onlar için meyvelerin her çeşidi vardır. Rablerinden de bağışlama vardır. Bu cennetliklerin durumu, ateşte temelli kalacak olan ve bağırsaklarını parça parça edecek kaynar su içirilen kimselerin durumu gibi olur mu?

Not.1         A’râf 19-26, Meryem 61-62, Tâhâ 115-122, Bakara 31-32, 35-37, Muhammed 15, Saff 12: “Âdem’in cennetten kovulması” hikâyesi Tevrat’ta daha ayrıntılı anlatılmaktadır. Ancak bu hikâye aslında çok tanrılı Sumerlerden gelmektedir.

                   bkz. Muazzez İlmiye Çığ, Kuran, İncil ve Tevrat’ın Sumerdeki Kökeni, (pdf-s.41-44).

Not.2         Rahman 68, Muhammed 15: Bu ayetlerde Cennette hem hurma, hem de bal ırmağı bulunduğunu yazıyor. Bu inanç da çok tanrılı Sumer Uygarlığından kaynaklanmaktadır. Yine tabletlerdeki bilgilerden hareketle onların Dilmun denilen cennetlerinde ilk etapta suyun bulunmamış olması; daha sonra Güneş tanrısı Utu/Şamas tarafından var edilmesi ve bunun sonucu olarak da her tarafın bağ-bahçe, yeşillik olması gibi ortak bilgiler söz konusu. Ayrıca bu cennette bal ile hurma ağacının bulunması, Enki ve Ninhursag arasında yaşanan bu olaydan dolayı artık kadın doğumlarının o tarihten bu yana sancılı geçeceği gibi hem Tevrat, hem de İslam’da varolan bilgilerin kökenine gönderme yapacak açık kanıtlardır. bkz. Arif Tekin, Sümerlerden İslam’a Kutsal Kitaplar ve Dinler, (pdf-s.54).

Not.3         Burada “cennette, içenlere zevk veren şarap ırmakları”ndan söz ediliyor. İçki olayı çok tanrılı Sümerlerinİnanna’nın Yeraltı Dünyasına İnişi” adlı efsanelerinde -farklı biçimde de olsa- anlatılmıştır. bkz. Arif Tekin, Sümerlerden İslam’a Kutsal Kitaplar ve Dinler, (pdf-s.57).

Not.4         ZALİM HACCAC’IN KUR’AN’DA YAPTIĞI DEĞİŞİKLİKLER: Tekvir 24, Şuara 116, 167, Yunus 22, Yusuf 45, Zuhruf 32, Mü’minun 85-86, 89, Bakara 259, Muhammed 15, Maide 48, Hadid 7:

                   Gaddarlığıyla tarihe geçen Haccac b. Yusuf (halk tabiriyle Haccac-ı Zalim) Kur’an’ın on bir-on iki yerinde (yukarıdaki ayetlerde) değişiklik yapmıştır.

                   Haccac b. Yusuf’un oynama yaptığı, değiştirdiği iddia edilen ayetleri aşağıya alıyorum:

                   Kitab-üI Mesahif, İbn-i Ebu Davud Sicistani, 1/280, no: 142 ve devamı. Bakara 259'da geçen ‘Iem yelesemeh’ kelimesinde aslında son harf olan (h) yoktur. Maide 48’de geçen 'Şir'aten' kelimesi, aslında 'Şeriaten' imiş; ama Haccac değiştirmiş. Yine Yunus 22’de geçen 'Yüseyyirukum' aslında 'Yünşiruküm' biçimindeymiş. Yusuf 45’te geçen 'Ünebbiukum' kalıbı, aslında 'Afiktim' şeklindeymiş. Mü'minun 85, 86 ve 89’da 'Lillafı' geçiyor. Bunlar da aslında 'Allah' şeklinde yazılıymış. Şuara 116’da Nuh hakkında geçen 'Meretimin' aslında 'Muhrecin' imiş. Yine Şuara 167’de Lut hakkında kullanılan 'Muhrecin' kelimesi, aslında 'Meretimin' şeklindeymiş. Zuhruf 32’de geçen, 'Maişet' kelimesi de aslında 'Meayiş' biçimindeymiş. Muhammed 15’te geçen ‘Âsin' kelimesi, aslında 'Yasin' şeklindeymiş. Hadid 7’de 'Enfiku' kelimesi de aslında 'İttekav' biçimindeymiş. Tekvir 24’de geçen 'Denin' kelimesi de aslında 'Zenin' şeklindeymiş.

                   Tüm bunları Haccac b. Yusuf değiştirmiştir. Bir iş ki bu adam da ona bulaşmışsa düşün­mek lazım.

                   bkz. Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın Kökeni -2), (pdf-s.217-218).

Not.5         ZALİM HACCAC HAKKINDA KISA BİR BİLGİ: Kendisi (h. 41-95) yılları arasında yaşamış. Aslen Sakif kabile­sinden olup Emevilerin en zalim valilerindendir. En çok Emevi sultanı Mervan b. Hakem döneminde yıldızı parlamış. Tabi ki o da Emevilerin sadık bir adamıydı. O sıralar halifelik davasında bulunan Zübeyr b. Avam’ın oğlu Abdullah, Mekke’ye yerleşiyor (ki bu adam aynı zamanda Kur’an’ı kitap haline getiren dört ki­şilik komisyonun bir üyesiydi). Abdullah’a muhalif olan Haccac Mekke’yi ablukaya alıyor, sonunda Abdullah katledilince Haccac onun vücudunu parçalara ayırıp Emevi lideri Mervan b. Hakem’e gönderiyor.

                   Tarihi kaynaklar, Haccac’ın yüzbinlerce insanı katlettiğini, onbinlercesini hapsettiğini, hatta tutuklular arasındaki otuz bin kişinin sadece kadın olduğunu yazıyorlar.

                   Meşhur Ömer b. Abdülaziz onun hakkında Dünyadaki her toplum kendi kötü adamıyla ortaya çıksa, biz de Haccac’la çıksak, kesinlikle kötü­lükte şampiyon oluruz diyor.

                   Yine aynı Ömer Velit Şam’da halife, Haccac Irak’ta vali, onun kardeşi Yemen valisi, Osman b. Hayyan Hicaz bölgesinden sorumlu ve Kurre de Mısır’da idare­ci olursa, demek ki dünya zulümle dolmuştur” diyor.

                   Haccac hicri 74. yılında Medine’ye gidince çoğu sahabilere hakaret ediyor. Bunlar arasında meşhur olanları da var. Mesela Enes b. Malik, Sehl b. Sa’d ve Cabir b. Abdullah gibi.

                   Süleyman b. Abdülmelik görevi devralınca, Haccac’ın zindanlara attığı insanlardan, yalnız bir günde 81 bin kişiyi tahliye ediyor.

                   En korkutucu bilgileri, Tarih-i Hamis yazarı ve Mesudi yazmışlardır. Katlettiği insanların sayısı hakkında çok yüksek ra­kamlardan, mesela 170 bin ölü ve tutuklu sayısından söz edili­yor. Tabi ki o zaman insan nüfusu bugünkü kadar fazla değildi. Dolayısıyla o zaman için bu sayı çok yüksek bir rakam.

                   Süyuti gibi biri Kur’an’ın orijinal olmadığına ilişkin bu kadar bilgi sunmuşsa, artık gerisini düşünmek lazım.

                   bkz. Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın Kökeni -2), (pdf-s.218-219).

16.       Onlardan seni dinleyenler vardır. Fakat senin yanından çıktıkları zaman (alay ederek), kendilerine bilgi verilmiş olanlara, “Az önce ne söyledi?” derler. İşte bunlar, Allah’ın, kalplerini mühürlediği ve nefislerinin arzularına uyan kimselerdir.

17.       Hidayete erenlere gelince, Allah onların hidayetini artırır. Onların Allah’a karşı gelmekten sakınmalarını sağlar.

18.       Onlar kıyametin kendilerine ansızın gelmesinden başka bir şey beklemiyorlar. Muhakkak onun alametleri gelmiştir (ama öğüt almıyorlar). Kıyamet kendilerine gelip çatınca öğüt almaları kendilerine ne fayda verecek?

19.       Bil ki Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. Hem kendinin, hem de inanmış erkek ve kadınların günahlarının bağışlanmasını dile! Allah, gezip dolaştığınız yeri de, içinde kalacağınız yeri de bilir.

20.       İnananlar, “Keşke bir sûre indirilse!” derler. Fakat hükmü apaçık bir sûre indirilip de onda savaştan söz edilince; kalplerinde hastalık olanların, ölüm baygınlığına girmiş kimsenin bakışı gibi sana baktıklarını görürsün. O da onlara pek yakındır.

21.       İtaat ve güzel bir söz onlar için daha hayırlıdır. İş ciddileşince Allah’a verdikleri söze bağlı kalsalardı, elbette kendileri için daha iyi olurdu.

22.       Demek, yüz çevirdiğinizde2 yeryüzünde bozgunculuk çıkaracak ve akrabalık bağlarını koparacaksınız, öyle mi?

23.       İşte bunlar, Allah’ın lânetleyip, kulaklarını sağır, gözlerini kör ettiği kimselerdir.

24.       Onlar Kur’an’ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalplerin üzerinde kilitleri mi var?

Not.1         APAÇIK ARAPÇA” KUR’AN’DA YABANCI KELİMELER:

                   Meryem 97, Taha 113, Şuara 193-195, 198-199, Yusuf 2, En’am 92, Zümer 28, Fussilet 3, 44, Şura 7, Zuhruf 2-3, Duhan 58, Ahkaf 12, Nahl 103, İbrahim 4, Rad 37: Bu ayetlerde (16 yerde) Kur’an;

                   Biz Kur’an’ı iyice anlayasınız diye apaçık Arapça indirdik” diyor. Bir yerde;

                   Arapça bilmeyene indirseydik, yine inanmazdı” diyor! (Şuara 198-199). Bir yerde;

                   Kur’an’ı bir insan öğretiyor’ dediklerini biliyoruz, o kimsenin dili yabancıdır” diyor (Nahl 103).

Oysa;        bu ayetin Arapçasında geçen;

                   KUFİkelimesi Arapça değildir.

                   Farsça’dır, “kilit/ler” anlamına gelir (Arapça karşılığı bulunmasına rağmen başka dilden alınmıştır. Çünkü kaynak o dilde anlatılan/yazılan hikâyedir).

                   bkz. Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın Kökeni -2), (pdf-s.282).

25.       Kendileri için hidayet yolu belli olduktan sonra gerisingeri dönenleri, şeytan aldatıp peşinden sürüklemiş, ve kendilerini boş ümitlere düşürmüştür.

26.       Bu, münafıkların, Allah’ın indirdiğini beğenmeyen kimselere, “Bazı işlerde size itaat edeceğiz” demelerindendir. Allah, onların gizlice konuşmalarını bilir.

27.       Melekler, onların yüzlerine ve sırtlarına vurarak canlarını alırken hâlleri nasıl olacak?

Not.1         Enfâl 50, Muhammed 27: Bedir Savaşı kazanıldıktan sonra inen bu gibi ayetlerde canları alınan müş­riklerle akıl almaz bir biçimde alay ediliyor. Ayrıca, Allah’ın bizzat savaşta inananlara yardım etme konusunda, -üste­lik bir cinayet işinde- yemin etmesi, gerçekten düşündürücüdür! Çünkü İslam inancına göre Allah yalan konuşmaz ki söylediği sözü yeminle pekiştirsin! Allah’ın bazı ayetlerde yemin içip, bazı­larında içmemesi, ister istemez yeminsiz olan diğer ayetler hak­kında güvensizliğe sebebiyet verir. Bu açıdan Allah’ın, savaşta ta­raf tutmak gibi çok kötü olan bir işte yemin içmesi ve bazı ayetle­rini de yeminsiz göndermesi gerçekten dikkat çekicidir.

                   İlginçtir ki, oluşan bu tip yardım ayetlerinin geçerliliği bir yıl kadar sürmedi. (Ayetlerle) Allah’ın yardımı öylesine abartılmıştı ki, sanki artık hiç savaş olmayacak, sanki Müslümanlar hiç mağlup olmayacaktı. Tam tersine bir yıl sonra meydana ge­len Uhud harbinde, dengeler altüst oldu ve Müslümanlar çok ağır bir hezimete uğradılar.

Kaynak:    Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni, (pdf-s.94-95).

Ayrıca:      Bedir, Uhud, Hendek, Hayber, Beni Nadir, Beni Kaynuka ve Beni Kureyza savaşları için (pdf-s.89-118) Başta “Batn-i Nahle” vak’ası olmak üzere bu savaşların başlıca nedenleri için (pdf-s.119-137)

28.       Bu, Allah’ı gazaplandıran şeylere uydukları ve O’nun hoşnut olduğu şeyleri beğenmedikleri içindir. Allah da onların amellerini boşa çıkarmıştır.

29.       Yoksa, kalplerinde hastalık olanlar Allah’ın, kinlerini ortaya çıkarmayacağını mı sandılar?

30.       Biz dileseydik, onları sana gösterirdik de, sen onları yüzlerinden tanırdın. Andolsun, sen onları, konuşma tarzlarından da tanırsın. Allah, yaptıklarınızı bilir.

31.       Andolsun, içinizden, cihad edenleri ve sabredenleri belirleyinceye ve durumlarınızı ortaya koyuncaya kadar sizi deneyeceğiz.

32.       İnkâr edenler, Allah yolundan alıkoyanlar ve kendilerine hidayet yolu belli olduktan sonra Peygamber’e karşı gelenler hiçbir şekilde Allah’a zarar veremezler. Allah, onların amellerini boşa çıkaracaktır.

33.       Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Peygamber’e itaat edin. Amellerinizi boşa çıkarmayın.

34.       İnkâr eden, Allah yolundan alıkoyan, sonra da inkârcılar olarak ölenler var ya, Allah onları asla bağışlamayacaktır.

35.       Sakın za’f göstermeyin. Üstün olduğunuz hâlde barışa çağırmayın. Allah sizinle beraberdir. Sizin amellerinizi asla eksiltmeyecektir.

36.       Şüphesiz dünya hayatı ancak bir oyun ve eğlencedir. Eğer inanır ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız, O size mükâfatınızı verir ve sizden mallarınızı (tamamen sarf etmenizi) istemez.

37.       Eğer onları sizden isteyip de sizi zorlasaydı, cimrilik ederdiniz, O da kinlerinizi ortaya çıkarırdı.

38.       İşte sizler, Allah yolunda harcamaya çağrılıyorsunuz. Ama içinizden cimrilik yapanlar var. Kim cimrilik yaparsa ancak kendi zararına cimrilik yapmış olur. Allah, her bakımdan sınırsız zengindir, siz ise fakirsiniz. Eğer O’ndan yüz çevirecek olursanız, yerinize başka bir toplum getirir de onlar sizin gibi olmazlar.





DİPNOTLAR (Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Dipnotları)

1.     Savaşın sona ermesinden maksat, başlanan belirli bir savaşın sona ermesi olabileceği gibi, yeryüzünde savaşın sona ermesi, ortadan kalkması da olabilir.

2.     Âyetin baş tarafı, “Demek, başa geçtiğinizde..” şeklinde de tercüme edilebilir.



Sonraki sure
TALÂK | BOŞAMAK




KAYNAK KİTAPLARIN LİNKLERİ

1.      Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni

2.      Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın Kökeni -2)

3.      Arif Tekin, Sümerlerden İslam'a Kutsal Kitaplar ve Dinler

4.      Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Hz. Muhammed'in Ölümü

5.      Muazzez İlmiye Çığ, Kuran, İncil ve Tevrat’ın Sumerdeki Kökeni





SURELER (NÜZUL SIRASI)

Free Web Hosting